Bugün iki profesyonel öğretmenden bahsedeceğiz kısaca.
Gaziantep’in mevcut eğitim anlayışı, derinlikten ve nitelikten yoksun bir biçimde, öğrencileri sadece diploma sahibi yapma amacını taşıyan bir kurguya sahip. Bu kurgu içerisinde öğrenciler ve tabiatıyla eğitimciler sadece birer figüran olarak kendilerine biçilen rolleri oynuyorlar. Bu durum neredeyse son on yıldır böyle ve daha da kötüye gidiyor (Aksini iddia eden varsa rakamlarla konuşabilirim). Bununla beraber neredeyse tüm eğitim kurumlarındaki donanımlı, fedakâr ve azimli [kısaca profesyonel] öğretmenlerin varlığı içimizde hala iyiye gidişe ilişkin bir umudun da canlı kalmasına neden oluyor. İşte bugün varlıklarından büyük memnuniyet duyulan, benim hiç karşılaşmadığım ve tabiatıyla tanımadığım iki profesyonelden çok kısa cümlelerle bahsedeceğiz. Bu iki profesyonelin benim bildiğim tek ortak yönü daha önce aynı okulda (Ülgan Konukoğlu Lisesi) çalışmış olmaları.
Evet, ilk profesyonelimiz birçok öğretmenin idare edemediği ya da tabiri caizse problem olarak gördüğü öğrencilerle çalışmayı öncelikli olarak tercih eden Ahmet Göktürk Pişkin. Onlara edebiyatı sevdiren ve Mehmet Akif’in şiirlerini ezberleten (hem de en uzun şiirlerini) bir öğretmen Ahmet Bey. Ezberleri bozacak şekilde aynı öğrencilerle duvar gazeteleri çıkarması ise cabası. Sıradışı olarak ifade edilmiş birçok eğitimci tarafından çünkü öyle güzel bir tasarıma sahipmiş ki duvar gazeteleri, öğrencilerin el emeği-göz nuru her satırda hissediliyormuş. Başlangıçta yaptığı etkinlikleri takip eden ve özellikle de duvar gazetesini okuyan diğer öğretmenler, “herhalde okuldaki en iyi öğrenciler hazırladı bu gazeteyi” diye düşünmüşler. Ancak gerçeği öğrendiklerinde duyduklarına inanamamışlar. Tabii bunun nasıl olduğu da sonraki günlerde anlaşılmış: ilgi ve alaka, kime karşı? Tabii ki öğrencilere… Ahmet Öğretmen bununla da yetinmemiş ve şiir okuma yarışmaları düzenlemiş. Bu yarışmalarda da yine aynı öğrenciler önlerde yer almışlar. Belki de kendilerinden umut kesilen bu öğrencileri okula, eğitim sürecine ve hayata bağlayan adımlardan birisini atmış. Artık başka bir okulda görev yapan Ahmet Öğretmenin arkasında bıraktığı en büyük miras ise öğrencilerine ve okula edebiyata ilişkin bir farkındalık kazandırmasıymış.
İkinci profesyonelimiz Fırat Ekin. Henüz bir yılını doldurmamış bir matematik öğretmeni Fırat Öğretmen Ülgan Konukoğlu Lisesi’nde. Kendisi göreve başladığında 12. sınıfların derslerini vermesi istenmiş… [Şimdi burada bir parantez açıp bir noktayı belirtmek isterim bilmeyenler için. Bir okulda, özellikle bir lisede okula yeni gelen bir öğretmeni okulun en eski öğrencileri kolay kolay kabullenmezler. Hele bu öğrenciler üniversite hazırlık sürecinin son aşamasındalarsa bu daha zor bir durumun öğretmeni beklediğinin göstergesidir. ] Evet, zor zanaat 12. sınıflara okula yeni gelen bir öğretmenin ders vermesi branşı ne olursa olsun. Ancak itiraz etmemiş Fırat Öğretmen ve derslere başlamış. Bir süre sonra Fırat Öğretmenin teneffüslerde bile [koridorda] öğrencilerin sorularını çözmelerine yardımcı olduğu, mecbur kalmadıkça öğretmenler odasını kullanmadığı ve mesai kavramına yabancı birisi gibi davrandığı fark edilmiş. Üstelik öğrenciler Fırat Öğretmenle lise öğrenimlerinin başlangıcında tanışmamış ve kendisinden ders almamış olmanın büyük şansızlık ve kayıp olduğunu da çevrelerine aktarmaktan geri durmamışlar.
Mesleğin içinden gelen birisi olarak Gaziantep’te profesyonel öğretmenlerin sayısının az olmadığını düşünüyorum. Umarım bu profesyonel düşünce ve davranış bulaşıcı olur ve Gaziantep’teki tüm eğitim kurumlarına yayılır. Aksi takdirde mevcut anlayışla hiçbir sorun çözülemez.
Son söz olarak şunlar söylenebilir: Her iki profesyonelle ilgili yukarıda aktardıklarım, kendilerinin arkalarından konuşulan şeyler. Bir öğretmen için arkasından bu tür şeylerin söylenmesinden daha güzel ne olabilir ki?