Bu yazı; AŞK için yola düşmüş, aradığını bulup evine dönen bir anne ve yolu boyunca onu aç susuz bırakmayan dostlarının hikayesidir.
"Yan!
Yanmazsan üzül,
Yanmaktan korkma!" dedi elimi tutan...
"Yanacaksın,
Hem de öyle bir yanacaksın ki...
Yanmak güzeldir!
Yan..."
Yanmazsan üzül,
Yanmaktan korkma!" dedi elimi tutan...
"Yanacaksın,
Hem de öyle bir yanacaksın ki...
Yanmak güzeldir!
Yan..."
Bu yazı; AŞK için yola düşmüş, aradığını bulup evine dönen bir anne ve yolu boyunca onu aç susuz bırakmayan dostlarının hikayesidir.
17 Aralık - Saat 05.00 / Konya
Heyecandan gözümu kırpmadan otel odasında alnımı cama dayamış, olduğum yerdeki sıcacık konforlu yerden dışarıdaki buz gibi soğuğa çıkmak için can attığımı hatırlıyorum. Üşürsem, titrersem içimdeki tarifsiz kurt beni yemeyi bırakacak, ölecek, son bulacak diye...
Kalbim ağzımdan çıkacak gibi hiç bitmeyecek bir yolda yürüdüğümü biliyordum. Bilemediğim; yoldan geçerken neleri kırıp geçeceğim, neleri koynuma alıp ilerliyeceğimdi.
Bindiğim gece yarısı uçağı Konya semalarına geldiğinde, aşağıya bakarken, ağzımdan çıkan kendi sesimi duydum.
"Ben geldim, beni duyuyormusun?"
"Sana geldim, duy beni!"
Elimle yanımdaki yol arkadaşımın elini sıkı sıkı tuttum, öyle bir güç aldım ki, yollara koyulup geldiğim niyetten "ölmek var dönmek yok" gibi bir hisle doldum taştım.
Hislenmek güzeldir, yanmak kadar güzeldir, hislendikçe yandım, yandıkça hislendim.
Çantamda taşıdığım Mesnevi'den, gözlerimi kapatıp parmağımı gezdirdiğimde, içimden dur geldiğinde durdum.. Gelişi güzel olduğunu sandığım rubaiyi içime işleye işleye defalarca okudum.
"Allah aşkı idrakin dışındadır:
Aşkı çok kısa olarak dile getirdim, açıklamadım, yoksa dilimde aklım da yanar kül olurdu."
Mesnevi1/1758 - Hazreti Mevlana
Gözyaşlarımı tutamadım, sürekli tekrarlıyordum.
‘Sana geldim, beni duyuyor musun?’
Alacakaranlıkta yürürken, heyecandan dizlerimin bağı çözülecek, bacaklarım hareket etmeyecek diye korktuğumu bile hatırlıyorum ve yürüyebildiğime şükrederek başlıyorum Şems’e ziyaretime.
Yanımdaki yol arkadaşım diyor ki,
" ‘Beni seven bana gelir, benim sevdiğim önce Şems’e gider, sonra bana gelir’ denmiş biliyor muydun?"
Elimi sıkı sıkı tutuyor, o aydınlık gülen yüzüyle ‘Bak onun sevdiğisin’ diyor.
Geçen günlerde avuç içinde tuttuğu nar tanelerini hatırlatıyor:
"Nar tanelerini hatırlıyor musun? Onları tek tek yaratıp birbirine bütün yapan Allah, 9istediği her şeyi birleştirir" diyor.
Tarifsiz bir duygu. Her adım, her söz, gördüğüm her suret, ‘bir şey çok önemli, birşey’
İçimdeki şeye adım adım yaklaşırken sevgili eşimin sesi geliyor kulağıma. Her zaman söylediği ama en çok da son altı ay boyunca bitmek tükenmek bilmeden söylediği söz düşüyor aklıma...
‘Sen bana bir adım at, ben sana on adım gelirim.’
Adımlarımın neye ve ne yöne gittiğini taaa içimde hissettim.
Ahhh o hisler... Sadece gerçek hissimle yüzleşmek için çıktım bu yolculuğa ben. İçimdeki gerçek her ne ise onu görebilmek için.
Anlıyorum ki ‘gittiğin yer kadar, yanında götürdüklerin de çok önemli’
Manaya yüzünü dönmüşsen eğer, adım adım o da geliyor sana, aynı hızla.
17 Aralık - Öğleden sonrası / Konya
Alacakaranlıkta yürürken, heyecandan dizlerimin bağı çözülecek, bacaklarım hareket etmeyecek diye korktuğumu bile hatırlıyorum ve yürüyebildiğime şükrederek başlıyorum Şems’e ziyaretime.
Yanımdaki yol arkadaşım diyor ki,
" ‘Beni seven bana gelir, benim sevdiğim önce Şems’e gider, sonra bana gelir’ denmiş biliyor muydun?"
Elimi sıkı sıkı tutuyor, o aydınlık gülen yüzüyle ‘Bak onun sevdiğisin’ diyor.
Geçen günlerde avuç içinde tuttuğu nar tanelerini hatırlatıyor:
"Nar tanelerini hatırlıyor musun? Onları tek tek yaratıp birbirine bütün yapan Allah, 9istediği her şeyi birleştirir" diyor.
Tarifsiz bir duygu. Her adım, her söz, gördüğüm her suret, ‘bir şey çok önemli, birşey’
İçimdeki şeye adım adım yaklaşırken sevgili eşimin sesi geliyor kulağıma. Her zaman söylediği ama en çok da son altı ay boyunca bitmek tükenmek bilmeden söylediği söz düşüyor aklıma...
‘Sen bana bir adım at, ben sana on adım gelirim.’
Adımlarımın neye ve ne yöne gittiğini taaa içimde hissettim.
Ahhh o hisler... Sadece gerçek hissimle yüzleşmek için çıktım bu yolculuğa ben. İçimdeki gerçek her ne ise onu görebilmek için.
Anlıyorum ki ‘gittiğin yer kadar, yanında götürdüklerin de çok önemli’
Manaya yüzünü dönmüşsen eğer, adım adım o da geliyor sana, aynı hızla.
17 Aralık - Öğleden sonrası / Konya
Mevlana’nın vefat yıldönümü olan, sandukası başında Aile duası...
Dünyanın dört bir yanından gelen izdiham... Kalabalığın arasında kalıyoruz, kıpırdamak ne kelime, ancak nefesine yer var...
Yol arkadaşlarıma diyorum ki, 'Ben gidiyorum, buraya bunun için geldim, benim gitmem gerekiyor.'
O gümüş eşiğin hayalini kuruyorum, ben bu kalabalığı geçmeme olasılığını bir saniye bile olsa aklımdan geçirmiyorum.
İşte tam o sırada kızım Lara’dan daha büyükçe olan 13 yaşlarındaki kız çocuğu gelip yapışıyor: 'Beni de götür, annem önlerde kaldı, merak eder beni, beni de götür.'
'Sıkı sıkı tut beni ama hiç bırakma' diyorum, çünkü benim de gitmem lazım.
İçimden geçiriyorum: 'Sen annene, ben Aşk’a kavuşacağım.'
O gün yaşananları, orada bulunanlar hatırlayacaklar; her milletten, dinden, inançtan, yaştan insan dua ediyor, gözyaşları içinde Hz.Mevlana’nın önünde eğiliyordu.
Gözüm Mevlana’nın torunu, ay yüzlü ve ışık saçan Esin Çelebi'nin eğilerek ,büyükbabasının sandukasının önünde bulunan gümüş eşiğe alnını koyup nasıl öptüğüne takıldı. Binlerce insan arasında sandukanın önüne gelen ben, o gümüş basamaklara kavuşacaktım ne yapıp edip.
Alnımı gümüş eşiğe koyduğumda neler hissettiğimi anlatmam mümkün değil. Konya yolculuğumun özeti oldu o gümüş basamakla temasım ama yolun sonu değildi. Yolun sonu yok ve olmayacak!
Dünyanın dört bir yanından gelen izdiham... Kalabalığın arasında kalıyoruz, kıpırdamak ne kelime, ancak nefesine yer var...
Yol arkadaşlarıma diyorum ki, 'Ben gidiyorum, buraya bunun için geldim, benim gitmem gerekiyor.'
O gümüş eşiğin hayalini kuruyorum, ben bu kalabalığı geçmeme olasılığını bir saniye bile olsa aklımdan geçirmiyorum.
İşte tam o sırada kızım Lara’dan daha büyükçe olan 13 yaşlarındaki kız çocuğu gelip yapışıyor: 'Beni de götür, annem önlerde kaldı, merak eder beni, beni de götür.'
'Sıkı sıkı tut beni ama hiç bırakma' diyorum, çünkü benim de gitmem lazım.
İçimden geçiriyorum: 'Sen annene, ben Aşk’a kavuşacağım.'
O gün yaşananları, orada bulunanlar hatırlayacaklar; her milletten, dinden, inançtan, yaştan insan dua ediyor, gözyaşları içinde Hz.Mevlana’nın önünde eğiliyordu.
Gözüm Mevlana’nın torunu, ay yüzlü ve ışık saçan Esin Çelebi'nin eğilerek ,büyükbabasının sandukasının önünde bulunan gümüş eşiğe alnını koyup nasıl öptüğüne takıldı. Binlerce insan arasında sandukanın önüne gelen ben, o gümüş basamaklara kavuşacaktım ne yapıp edip.
Alnımı gümüş eşiğe koyduğumda neler hissettiğimi anlatmam mümkün değil. Konya yolculuğumun özeti oldu o gümüş basamakla temasım ama yolun sonu değildi. Yolun sonu yok ve olmayacak!
Göğsümün içindeki gerçek gönlüme dokundum, yakınlaştım içim ısındı.
‘Aşk yolunda adım adım gidince insan varacağı yere varıyor,
‘Aşk yolunda adım adım gidince insan varacağı yere varıyor,
‘Yeter ki her şey aşktan olsun'
14 Ocak - Saat 04.44 / İstanbul (Evim)
Yazı yazamaz olmuşken, hem çok yazmak isteyip hem hiçbir şey yazamamışken, yanımda Aşk ve çocuklarımın nefesini dua gibi duyduğum yatağımdan kalkıp yazmak istedim size.
Aşk, sordu ben kıpırdanınca:
14 Ocak - Saat 04.44 / İstanbul (Evim)
Yazı yazamaz olmuşken, hem çok yazmak isteyip hem hiçbir şey yazamamışken, yanımda Aşk ve çocuklarımın nefesini dua gibi duyduğum yatağımdan kalkıp yazmak istedim size.
Aşk, sordu ben kıpırdanınca:
'Nereye?'
'Yazı yazıp geleceğim' dedim.
Bilir o benim her harfimi, her soluk alıp verdiğimde ne hissettiğimi ve onu ne kadar sevdiğimi, beni ne kadar sevdiğini.
Mevlana’nın dediği gibi ‘Sözü kısa kesmek gerek vesselam.’
Gerisi...
Sadece teferruat. Aşk’ın yanında zerrecik bile olmayacak kadar.
Özlen ben. Gücünü kokulardan, sükunetten ve Aşk’tan alan. Aşk’la, Lara’yı ve Ali’yi dünyaya getiren ve bir gün Aşk’la bu dünyaya veda edecek olan...
'Yazı yazıp geleceğim' dedim.
Bilir o benim her harfimi, her soluk alıp verdiğimde ne hissettiğimi ve onu ne kadar sevdiğimi, beni ne kadar sevdiğini.
Mevlana’nın dediği gibi ‘Sözü kısa kesmek gerek vesselam.’
Gerisi...
Sadece teferruat. Aşk’ın yanında zerrecik bile olmayacak kadar.
Özlen ben. Gücünü kokulardan, sükunetten ve Aşk’tan alan. Aşk’la, Lara’yı ve Ali’yi dünyaya getiren ve bir gün Aşk’la bu dünyaya veda edecek olan...
Her şey aşktan...