Kırmızı Burnun Yolculuğu

18:03 No Comments

kirmizi burundan bir sahneKırmızı Burnun Yolculuğu…
Bir palyaçonun, kayıp olan kırmızı burnunu ararken kendini bir anda tiyatro salonunda, seyirci karşısında bulmasıyla düştüğü zor ve komik anlar :)
Çocuklarla haftasonu etkinlikleri arasına Kırmızı Burnun Yolculuğu’nu eklemiştim. Hayalbaz Oyun Atölyesi yine İstanbul Oyuncak Müzesi‘nde gösteriyi sunacaktı.
“Bir kırmızı burun için taaa Göztepe’ye gidilir mi?”
Evet, öyle dedim kendime…
Eee sonra…
gittim…
sonra…
iyi ki gitmişim…
Başka söze gerek var mı?
Kırmızı Burun'dan bir başka sürpriz, gölge tiyatrosuu
Kırmızı Burun’dan bir başka sürpriz, gölge tiyatrosuu
Canlı müziğin eşlik ettiği bu mim tiyatro, çocukların hayal güçlerinden esinlenerek sözün dışında evrensel bir dille de herşeyin anlatılabileceğini öğretti bizlere. Bunu da minik seyircilere sunarken, onların gözlem yapmalarını ve yeteneklerini göstermelerini sağlayan kuralları esnetilmiş bir tiyatroyla ortaya koydular… Çocuklar oyunun çoğu anında interaktif oldular. Bu da o sözsüz sahnede, çocukların sıkılmadan ve heyecanla oyunun sonuna kadar ilgilerinin devamını sağladı.
kirmizi_burun
Mim tiyatroyu yetişkinlerde ilginç bulacak. Açıkçası benim için öyle oldu. Bu oyun zaten 14. Direklerarası 2013- 2014 sezonu çocuk tiyatrosu ödülüne layık görülmüş. Başrolü oynayan ve oyunun yazarı olan Mehmet Erbil bana göre performansı ve kalitesi yüksek bir tiyatrocu. Müzikler zaten süperdi. Tabi ben bilirkişi sayılmam bu konuda, ama bildiğim hissettiğimdir ;)
Oyun boyunca aktif olan çocuklar, tiyatro bitince hepsi kırmızı burunlu adama çoook ilgi gösterdiler. O da, bu sevgiyi onlarla anı ölümsüzleştirerek gösterdi ;) Çılgın fotoğraf çekildileer…
Helal olsun Kırmızı Burunlu tiyatro…devamm edin, takipteyiz…
ve noss..
Devamını Oku...


PORSCHE Super N308

18:00 No Comments

 Sıradışı bir  araç ; PORSCHE  Super N308
Porsche, denince akla efsane model 911 gelir. Zaman içerisinde 356 'dan 917'ye, 64'ten 550'ye,  959 'dan 944'e birbirinden güçlü ve farklı bir çok model üreten marka, günümüzde; 911, Boxter, Cayman, Panamera, 918, Cayenne ve Macan modellerini  bantlardan indiriyor..Ancak, Porsche 1950 ve 1963 yılları arasında; 14 ile 50 beygir arasında farklı güçlerde traktörler de üretmiş..Özellikle ön tasarımıyla bir Porsche olduğunu hissettiren traktörler, zamanında  Türkiye'ye de ithal edilmiş..

Geçen yıl, Gelibolu'dayken yeni açılmış olan Türkiye'nin ilk Traktör Müzesi'ni ziyaret ettim.


Türkiye’nin ilk Antika Traktör Müzesi olarak Dursun Keskin tarafından kurulan müze'de bir birinden farklı renkte, farklı güçte ve markada bir çok traktör bulunuyor. 
Hala restorasyonda bulunan traktörler olduğunu da, bunlarında tamamlandığında müzeye katılacaklarını görevlilerden öğrendik.
İki katlı müzede tasarımıyla ve markasıyla ilgi gören Porsche traktör, Kırşehir'de uzun yıllar görev yaptıktan sonra müzeye katılmış..
Traktör, 3 silindirli , hava soğutmalı  2467 cc'lik bir dizel motora sahip.
Alman markası, traktör için o yıllarda Deutz, Renault ile işbirliği yaparken MAN  ile de traktör konusunda yakın temas  söz konusu!! Üretim bitirildikten sonra satış ve tedarik Renault'ya diğer ekipmanlar Daimler Benz'e devrediliyor.
 Porsche, İstanbul a fuara da geldi
Porsche N308, İstanbul'da Traktör Fuarı'nda da sergilenmişti..
 
 38 beygirlik traktörün müzede sergilenen versiyonu 1958 model. En güçsüz Porsche'lerden biri
1615 kilo ağırlığındaki aracın ölçüleri şu şekilde; 2970 mm, genişlilk 1595 mm, 
yükseklik 1685 mm. Tork 136 NM.
 
Gelibolu Belediyesi'nin her yıl düzenlediği  Altın Sardalya  Kültür ve Sanat Festivali'nde, müzeye ve kurucusuna plakette verilmiş..
Devamını Oku...


Mamut Sağolsun! -Röportaj-MAMUT ART PROJECT

17:56 No Comments


- Seren Hanım, öncelikle bize Mamut Art Project'in çıkış noktasından ve bu zamana kadarki gelişiminden bahseder misiniz?


Mamut Art Project 2013 senesinde, genç sanatçıları koleksiyonerler, sanatseverler ve sanat dünyası ile buluşturabilmek, ulaşılabilir sanatı daha geniş bir kitleye ulaştırmak için bir sanat inisiyatifi olarak yola çıktı. Sanat dünyasının farklı alanlarında uzmanlaşan 5 kişiden oluşan bir jürinin seçtiği sanatçıların eserlerini 4 gün boyunca sergileyen genç bir projeyiz. Her sene biraz daha gelişip büyüyen projemiz, bu sene rüştünü ispat ederek yoluna Türkiye’nin önde gelen holdinglerinden Akkök sponsorluğunda devam ediyor. M.A.P 2015 by Akkök, bu sene 26-29 Mart tarihleri arasındaKüçükÇiftlik Park’ta genç sanatçıları, sanatseverler, yurt içi ve dışından gelecek koleksiyoner ile buluşturacak.

Günümüzde sanat çoğunluğa ulaşamadan, galeriler ve büyük koleksiyonerler arasında sıkışıp kalıyor. Galeriler dışında görünürlük kazanamayan çok yetenekli sanatçılarımız var. Yolun başındaki bu sanatçılar, yeteneklerini tanıtabilecekleri ortamlara zor ulaşıyor. 

Sanatseverler cephesinde ise, sanata sadece üst gelir grubunun ulaşabildiği görüşü yaygın. Mamut Art Project aslında, tüm bu sınırları ortadan kaldırmayı, sanatçı ile koleksiyonerleri, sanatseverleri, galeri, müze, atölye gibi alışılagelmiş mekanların dışında, ulaşılabilir fiyatlarla bir araya getirmeyi amaçlıyor.

Uzman bir jüri tarafından seçilen yetenekli sanatçılarla, sanat hayatlarının erken evrelerinde tanışmak, sanat eseri edinmeyi düşünenler için de önemli bir avantaj. Herkesin beğeneceği, sahip olmak isteyeceği en azından bir sanatçı olduğunu düşünüyoruz. Önemli olan bu sanatçı ile tanışabilmek. Biz, Mamut Art Project ile bir buluşma, birbirini keşfetme zemini oluşturuyoruz.

- İsimi de ilgi çekici ''Mamut'' un, sizden dinleyebilir miyiz isim öyküsünü?

İnsanoğlunun mağaralarda keşfedilmiş ilk çizimlerinde en çok görülen şekillerden biri “mamut”. Projenin, ilkellik ile bağlantılı bir ismi olmasını istiyordum. Projeye adını veren “mamut” kelimesi, sanatçıların büyük kitlelere göstereceği ilk eserlerini simgeliyor. 


- M.A.P 2015 kapsamında ilginç görüntüler de görüyoruz. ''Mamut Sağolsun'' yazısı ile giydirilmiş taksiler sokaklarda karşımıza çıkıyor. İlgi çekici bir ismi olduğu için ilginç yorumlar da alıyor olmalısınız?

Evet, bu sene bu farklı çalışmayla Mamut’u sokaklara taşıdık. İstanbul’da rastlamaya alışık olduğumuz taksi yazılarına bir gönderme aslında bu yazı. Anadolu ve Avrupa yakalarında farklı duraklara bağlı 60 taksi, ay boyunca müşterilerine “Mamut Sağolsun!” diyerek hizmet verecek. Bu bizim için de oldukça keyifli ve heyecan verici bir çalışma oldu. Aldığımız tepkiler de bu yönde.

''Amacımız sanat ile niş arasındaki akıllara gelen yakınlığı biraz olsun kırabilmek''

- Türkiye kültür-sanat projeleri, etkinlikleri yeteri kadar dikkat çekebiliyor mu sizce? Mamut Art'ın bu kadar niş bir kitleyi hedeflemesinin yanında özellikle dijital dünyada ciddi bir yankı bulduğunu görüyoruz. Bu durumu bağlıyorsunuz?

Bu etkinliklere olan ilginin gittikçe arttığını görüyoruz. Özellikle sosyal medya sayesinde, yapılan paylaşımlar birçok farklı kişilere ulaşarak bir merak yaratabiliyor. Aslında Mamut niş bir kitleyi hedefliyor demek çok doğru olmaz. Biz, hem bu kitleyi hem de çok daha geniş bir kitleyi hedefliyoruz. Amacımız sanat ile niş arasındaki akıllara gelen yakınlığı biraz olsun kırabilmek. Sosyal medya paylaşımlarımızı da hep bu yönde yapmaya çalışıyoruz. Uzak durmak yerine tam tersi daha ulaşılabilir, daha sıradan bir duruşumuz var. Bu da insanların bizimle rahat etmesini sağlıyor. Samimiyet, bizim için en önemli unsur. Bunu da görsel ve yazılı paylaşımlarımızda yansıttığımızda iyi bir geri bildirim alıyoruz. 


- M.A.P 2015 by Akkök'ten bahsedelim biraz. Bu yıl Akkök Holding sponsorluğunda gerçekleşen projenizde başvuru sürecini tamamladınız. Ne kadar başvuru aldınız? En çok ilginin olduğu kategori nelerdir?

Jürimizde bu sene de, her sene olduğu gibi yine çok değerli ve alanlarında tanınmış isimler var:Agah Uğur, Başak Şenova, Eda Kehale Argun, İnci Eviner ve Osman Erden. Bu sene yine oldukça yoğun bir değerlendirme süreci yaşadık. Mamut Art Project’te yer almak için yapılan başvuru sayısı bu sene 1000’e yaklaştı. Jürimiz tüm bu başvuruları en objektif şekilde değerlendirebilmek için bir hafta boyunca aralıksız çalışarak 56 sanatçının 400 eserini seçti.

Projeye bu yıl İstanbul, Ankara ve İzmir’in yanı sıra Diyarbakır, Konya, Nevşehir, Van, Karabük, Malatya, Kırklareli, Edirne’den genç sanatçılar da ilgi gösterdi. Mamut Art Project 2015’de sınırlarını Türkiye dışına taşıyarak Fransa, Ukrayna, Almanya, ABD, Avustralya, Hollanda, Bulgaristan, İsviçre, İran’dan sanatçıların da ilgisini çekti. 

Geçen senelere kıyasla bu sene elimize daha fazla resim, çizim ve kolaj içeren portfolyalar ulaştı. Resimlerde hiper-gerçekçi akım geçen senelerde daha çok ortaya çıkıyordu; bu sene tarz ve tekniklerdeki farklılıklar göze çarpıyor. Jürimiz beğendikleri heykel ve resim sanatçılarını görünce çok heyecanlanıyor ancak bu alanlarda jürinin beğenisi kazanmak gerçekten çok zor. Video sayısı, ilk iki seneye kıyasla çok daha azken, fotoğraf sayısı yine oldukça fazla. Gençlerin eğilimlerinde, dijital üretimlerin önlenemez yükselişini belirgin bir şekilde görüyoruz. ‘Sound art’ise güncel sanatın giderek gelişen ve cazibesi artan bir alanı. Bu sene, bu alandaki işlerin gelmesini umutla bekliyorduk; beklediğimiz kadar olmasa bile, bu tarzda da başvurular aldık. Kentsel dönüşüm de yine en çok işlenen konulardan biri olarak ön plana çıktı.

- Geçtiğimiz yıllarda Mamut’a katılan sanatçıların kariyerinde M.A.P önemli bir yere sahip olmuştur diye düşünüyoruz.

Mamut Art Project’e geçtiğimiz yıllarda katıldıktan sonra yurtiçi ve yurtdışında pek çok fuara, karma sergiye katılma fırsatı bulan, kişisel sergi açan ve ödüller alan genç sanatçılarımız oldu. Ali Şentürk, Alpin Arda Bağcık, Buğra Erol, Deniz Aktaş, Didem Erk, Kubilay Mert Ural, Murat Han Er, Volkan Kızıltunç, Ahmet Selçuk Bitikçioğlu, Ahu Akkan, Ali Bilge Akkaya, Alper Aydın, Arzu Eş, Erdal İnci, Evren Erol, Gökşen Dilek Acay ve Özgür Demirci bu genç ve yetenekli isimlerden bazıları. 

- Son olarak okurlarımıza neler söylemek istersiniz?


Hepinizi Mamut’a bekliyoruz :)
Devamını Oku...


Nisan Ayı İş Sanat ile Renklenecek

17:54 No Comments

İş Sanat nisan ayındaki birbirinden özel konser ve etkinlikleriyle sanatseverlerin uğrak noktası olmaya devam ediyor. Fado’nun isyankâr sesi Dulce Pontes ile başlayacak program, Jessica Lang Dance Company’nin iki gece üst üste sergileyeceği temsillerle görsel bir şölene dönüşecek. Klasik müzik sevenler, Geneva Camerata eşliğinde muhteşem bir konser vermeye hazırlanan, yeni neslin en yetenekli akordeon virtüözlerinden Martynas Levickis ile tanışacak. Uluslararası arenada başarılarıyla adından sıklıkla söz ettiren çellist Efe Baltacıgil ile tüm dünyada övgü toplayan Philharmonia Quartet Berlin’in vereceği konserle sanatseverler nitelikli müziğin tadına varacak. Caz tutkunları ise trompetin en yetkin isimlerinden Tom Harrell’ı beşlisi ile izleme şansı bulacak. Müdavimleri için Orhan Veli’nin şiirlerinden oluşan Gün Olur, Alır Başımı Giderim dinletisi bu sezon 2012 yılında kaybettiğimiz değerli sanatçı Müşfik Kenter’in anısına yeniden sahnelenirken, minik sanatseverler için maceradan maceraya koşan Keloğlan çocuk oyunu bu sezon son kez seyirci karşısına çıkacak. Millî Reasürans Konser Salonu’nda gerçekleşen Parlayan Yıldızlar serisinin bu ayki konuğu ise genç piyanist Ferhat Can Büyük olacak.  


Dulce Pontes 
Portekiz’den Fado Esintileri
3 Nisan 2015 Cuma, Saat: 20.00
Bilet Fiyatları: 1. Kademe: 65 TL 2. Kademe: 50 TL 3. Kademe: 40 TL İndirimli: 30 TL Öğrenci: 20 TL

Jessica Lang Dance Company
9-10 Nisan 2015 Perşembe / Cuma , Saat: 20.00
Bilet Fiyatları: 1. Kademe: 65 TL 2. Kademe: 50 TL 3. Kademe: 40 TL İndirimli: 30 TL Öğrenci: 20 TL

Gün Olur, Alır Başımı Giderim / Orhan Veli Kanık Şiirleri
13 Nisan 2015 Pazartesi, Saat: 20.00
Dinleti ücretsizdir. Yerler numarasızdır ve salon kapasitesiyle sınırlıdır.

Geneva Camerata & David Greilsammer & Martynas Levickis 
14 Nisan 2015 Salı, Saat: 20.00
Bilet Fiyatları: 1. Kademe: 75 TL 2. Kademe: 65 TL 3. Kademe: 50 TL İndirimli: 40 TL Öğrenci: 20 TL

Philharmonia Quartet Berlin & Efe Baltacıgil 
17 Nisan 2015 Cuma, Saat: 20.00
Bilet Fiyatları: 1. Kademe: 75 TL 2. Kademe: 65 TL 3. Kademe: 50 TL İndirimli: 40 TL Öğrenci: 20 TL

Keloğlan 
Bir Varmış, Hiç Yokmuş
19 Nisan 2015 Pazar, Saat 15.00
Bilet Fiyatları: Tüm Kademeler: 20 TL İndirimli: 15 TL

Tom Harrell Quintet 
21 Nisan 2015 Salı, Saat: 20.00
Bilet Fiyatları: 1. Kademe: 75 TL 2. Kademe: 60 TL 3. Kademe: 50 TL İndirimli: 40 TL Öğrenci: 20 TL

Millî Reasürans’ta Parlayan Yıldızlar / Ferhat Can Büyük piyano
28 Nisan 2015 Salı, Saat: 20.00
Konser ücretsizdir. Rezervasyon; 0 212 316 1083 numaralı telefondan veya issanat@isbank.com.tr adresinden yapılabilir.

Satış noktaları
İş Sanat Ana Gişe - 0212 316 10 83
Biletix – 0216 556 98 00
Devamını Oku...


Alaçatı 6. Ot Festivali 2015

17:54 No Comments

Alaçatı 6. Ot Festivali 2015 Alaçatı 6. Ot Festivali 2015 Alaçatı 6. Ot Festivali 2015 p
Alaçatı 6. Ot i 2015
2015 yılında 6.sı düzenlenecek olan Alaçatı Ot Festivali 26 – 29 Mart 2015 tarihlerinde gerçekleşecek. Festivalin teması EBEGÜMECİ olacak. EBEGÜMECİ; Malvaceae familyasından olan ebegümeci, deniz kenarlarına, bataklık ve nehir kenarlarına, rutubetli ortamlara özgü bir bitkidir. Avrupa Kuzey Afrika ve Asya’nın bazı bölgelerinde doğal olarak yetişen ebegümeci, ülkemizde 8 ebegümeci türü yetişmektedir farklı noktalarda doğal olarak ve bol miktarda yetişen çok şifalı bir bitki.İngilizce adı olan “Mallow” Yunanca “yumuşatmak” anlamına gelen bir sözcükten türeyen ebegümecine bu ad, cildi yumuşatması ve sindirim sistemini rahatlatması dolayısıyla verilmiş.
Festival bahane; Doğa hakkında bildiklerimizi aktarmak, bilmediklerimizi öğrenmek, yeni tatlara yeni dostluklar eklemek amaç. Ayrıca, Alaçatı’nın korunmuş mimarisinin bezediği dar sokaklarında dolaşmak, gülen yüzlü güzel insanlarla güzellikleri paylaşmak, hiç tanımadığımız, adlarını bile bilmediğimiz insanlarla sohbet edip, ağız dolusu kahkaha atmak amaç. Kısacası, “O anı yaşadım” diyebilmek. Tanıdıklarımızı, tanımadıklarımızı, kısacası herkesi bu keyfi hep birlikte paylaşmaya çağırıyorlar.
Alaçatı doğasının zenginliğini, otlarının çeşitliliğini tanıtmak ve bu otlarla pişirilen geleneksel lerinin kaybolmaması amacıyla organize edilen bir  olacak.
Festival kapsamında Pinhanida, Alaçatı 6. Ot Festivali kapsamında hayranlarıyla buluşacak! ücretsizdir.
Alaçatı 6. Ot Festivali 2015 Alaçatı 6. Ot Festivali 2015 16851099712 17d1bbbed5 m
Alaçatı 6. Ot Festivali 2015

Alaçatı 6. Ot Festivali 2015 Alaçatı 6. Ot Festivali 2015 16666115259 e92d445b7e m
Alaçatı 6. Ot Festivali 2015
Devamını Oku...


2.İstanbul Klasik Gitar Festivali

17:53 No Comments

2.İstanbul Klasik Gitar Festivali 2.İstanbul Klasik Gitar Festivali 2.İstanbul Klasik Gitar Festivali f
2. Klasik Gitar i
2. İSTANBUL KLASİK GİTAR FESTİVALİ birbirinden yetenekli çılar yer alıyor. 18-23 Nisan 2015 tarihleri arasında gerçekleşecek festivalin leri  Caddebostan Kültür Merkezi, Büyük Salon da gerçekleşecek. İsterseniz  isteğiniz konsere bilet alabilir yada kombine alıp tüm konseri izleyebilirsiniz.
Kombine bilete dahil olan konserler; Celil Refik Kaya: 18.04.15  SoloDuo  Matteo Mela/Lorenzo Micheli: 19.04.15  Marcin Dylla: 20.04.15 Aniello Desiderio: 21.04.15
Kombine: 1. Kategori – 90.00 TL 2. Kategori – 45.00 TL                                                                                    Tek konserler  1. Kategori – 45.00 TL 2. Kategori – 23.00 TL satışa sunulmuştur.
18 Nisan 2015 20:00  ABD Texas’da doktora eğitimini sürdürmekte olan, Celil Refik Kaya kendi kuşağı içerisinde dünyaca tanınmış genç yetenekler arasında yer alıyor. 2012- Joann Falletta Uluslararası Gitar Konçerto yarışmasında birincilik ve Guitar Foundation of America, Uluslararası Konser Artisti yarışmasında da ikincilik ödülünün sahibidir. Sanatçı uzun bir aradan sonra İstanbul’da seyircisiyle buluşuyor.  Programda yer alan eserler: Giuliani-Sonata Eroica, Bach-Suite BWV1006, Tanrıkorur-Köyde Sabah, Kaya-Sonatina, Morel-Prelude and Celil’s Dance-Litlle Rhapsody, Rodrigo-Tres Piezas Espanolas
19 Nisan 2015 20:00 Dünyanın sayılı gitar ikililerinden olan SoloDuo, adından da anlaşılacağı gibi, hem solo hem de duo olarak virtüozitesini ortaya koyan repertuvarlarıyla en prestijli konser salonlarında yer alıyor. New York Carnegie Hall, Kiev Hall, Vienna Konzerthaus başta gelenlerdir. Klasik, romantik ve modern dönemden seçtikleri zengin bir programa sahiptirler.
Programda yer alan eserler: Scarlatti-3 Sonatas, Tedesco-Two preludes and fugues, Bellini-Sinfonia dall’opera “Il Pirata”, Jolivet-Serenade, Debussy-Clair de Lune, Beethoven-Sonata Op 27 No.2
20 Nisan 2015 20:00 Gitar dünyasının yükselen yıldızı, 19 uluslararası yarışmanın birincisi Marcin Dylla, en prestijli festivallerinin aranan sanatçısı. Kendine özgü stili ve inanılmaz tekniğiyle eleştirmenlerden övgü dolu sözler alıyor, geniş ve renkli repertuvarıyla dinleyenleri kendine hayran bırakıyor. Programda yer alan eserler: Ponce-Theme, Variations and Fugue, Vasks-The Sonata of Loneliness, Tansman-Hommage a Chopin, Sierra-Sonata para guitarra
21 Nisan 2015 20:00 O bir fenomen… O bir efsane… İnanılmaz tekniği ve zarif müzikalitesiyle dinleyenleri büyüleyen Aniello Desiderio, eleştirmenler tarafından dünyanın ilk on gitaristi arasında gösteriliyor. En önemli konser salonlarında, en büyük orkestra ve şefleriyle sayısız konserlere imza atan sanatçı bu programında Paco de Lucia’nın anısına, onun “Tarantas” isimli eserini seslendirecek.
Programda yer alan diğer eserler: Scarlatti-3 Sonatas, Bach-Chaconne, Ponce-Theme Variee et Final, Tedesco-Escarraman Suite, Brouwer-Rito de los Orishas
Fuego del Flamenco – Flamenko Ateşi, 23 Nisan akşamı Caddebostan Kültür Merkezi’nde saat 20:30 … 1. Kategori – 78.00 TL 2. Kategori – 56.00 TL 3. Kategori – 34.00 TL

Murat Usanmaz: Flamenko ve perdesiz gitar  Javier Carmona: Flamenko gitar
Javier Allende: Vokal Sivia de Paz: Dans Serkan Bağtır: Klarnet Ufuk Akman: Bas
Mert Baycan: Perküsyon İsmail Altunbaş: Darbuka
Devamını Oku...


İngiliz Paskalya Çöreği (Hot Cross Buns)

17:53 No Comments

Paskalya, Doğu ve Batı kiliseleri arasındaki farklılıklar yüzünden her yıl aynı tarihte kutlanmayan, Mart sonu başlayıp Nisan ayı sonuna kadar devam eden bir süreçte ''Paskalya Günü'' adı verilerek Pazar günü kutlanan bir bayram. Bu çörekler 16. yüzyıl İngilteresi'nden beri süregelen bir Paskalya geleneğiymiş meğer. İngilizler bu mayalı çörekleri öyle çok sevmişler ki ''hot cross bun'' diye adlandırıp tüm zamanlara yaymışlar (Türkçeye 'sıcak çapraz çörek' şeklinde çevrilebilir). İngiltere’de bu çörekler kahvaltılarda çayın yanına eşlik ediyormuş; ama bir tür ekmek niyetine. Sıcakken ve tereyağı eşliğinde ya da marmelat sürülerek tüketiliyormuş. Çörekler pişip soğuduktan sonra üzerine yumurta akı ve unla çırpılmış bir karışım çapraz işareti şeklinde sıkılıp kısa bir süre daha fırına verin.
İngiliz Paskalya Çöreği (Hot Cross Buns)
Devamını Oku...


Kremlin Balesi'nin 'Kuğu Gölü'nü İstanbul'da!

17:52 No Comments

kremlin ballet-swan lake-kulturelmasi
Dünya balesinin seçkin klasiği Kuğu Gölü, Rusya’nın genç bale topluluğu Kremlin Balesi performansıyla sanatseverlerle buluşacak. Çaykovski’nin ünlü eseri, Mayıs’ta İstanbul’da olacak.
Yazıldığı günden bu yana binlerce kez sahnelenen Pyotr İlyiç Çaykovski’nin ölümsüz eseri “Kuğu Gölü”, Rus Ulusal Dansçısı Andrey Petrov’un sanat direktörlüğünü ve koreograflığını üstlendiği Kremlin Balesi’nin eşsiz performansıyla ilk kez Türkiye sahnelerine konuk olacak. aşkı anlatan en güçlü eserlerden biri olarak sahnelendiği her ülkede milyonlarca kişiyi büyüleyen Kremlin Balesi ile Kuğu Gölü, IEG Live ve Sa Organizasyon işbirliğiyle İstanbullulara büyülü bir seyir keyfi yaşatacak.
Kuğu Gölü’nün en özgün yorumlarından…
Yüz otuz yılı aşkın süredir tüm dünyada en büyük bale topluluklarının önde gelen tercihleri arasında yer alan Kuğu Gölü, Rus besteci Pyotr İlyiç Çaykovski’nin şaheseri olarak biliniyor. Şeytani bir büyücünün lanetiyle kuğuya dönüştürülen Prenses Odette’in hikayesini anlatan eser, gerçek aşkın büyü ile gelen lanetin üstesinden gelişini müzik ve dansın muhteşem birlikteliği ile sahneye taşıyor.
23 Mayıs’ta İstanbul’da
Kremlin Balesi ile Kuğu Gölü, 23 Mayıs 2015 Cumartesi günü Zorlu PSM’de İstanbullu bale severlerle buluşacak. Müzik ve dansın eşsiz uyumuyla görsel bir şölene dönüşecek gösteri, İstanbul’da üst üste gerçekleştirilecek iki gösterimle sanatseverlerin gönlünü fethedecek.
Bugüne kadar sahneye taşınmış uyarlamalarından bambaşka bir seyir deneyimi sunacak Kremlin Balesi ile Kuğu Gölü’nün İstanbul gösteriminin biletleri Biletix’te.
Devamını Oku...


Dolmabahçe Sarayı

17:51 No Comments

Sırasıyla Bursa, Edirne ve İstanbul Osmanlı İmparatorluğu'nun başkentleri olmuştur. İlk Osmanlı sarayı Bursa'da yaptırılır ancak Timur ordularının ateşe vermesi sonucu yanar. Edirne'de I. Murat zamanında Eski, II. Murat zamanında Yeni Saray inşa ettirilir. Sarayın etrafında köşkler ve kasırlar yer alır. Bu saray da günümüze ulaşamaz. Fatih Sultan Mehmet zamanında İstanbul'da yaptırılan ilk saray da bugün mevcut değildir. Fatih döneminde Sarayburnu'nda Topkapı Sarayı'nın ilk ve bazı bölümleri oluşturulur. Kasırlar, köşkler, camiler, mutfaklar, çeşmeler, harem dairesi gibi 19. yüzyıl sonlarına kadar yapılan ilaveler sonucu saray bugünkü durumunu alır. Avlulardan birindeki Çinili Köşk Fatih dönemindendir ve Selçuklu geleneğini yansıtan çinilerle kaplıdır. Abdülmecit ve Abdülaziz dönemlerinde Batı'daki örneklerine göre yeni saraylar inşa ettirilir...

Dolmabahçe Sarayı
19. yüzyılda yaptırılan saraylar Çırağan, Dolmabahçe, Beylerbeyi, köşklerden oluşan Yıldız'dır. Ayrıca Göksu, Ihlamur, Aynalıkavak, Maslak Kasırları da vardır. Saraylara İslam ve Batı mimarisinde de rastlanır. İslam sarayları daha çok köşk ve kasır niteliğindedir. Erken İslam yerleşiminde saray benzeri yapılar görülür. Bunlardan bazıları Hırbetül Mefcer, Hirbet Minye, Kuseyr Amra, Kasrül Hayr'el Garbi, Kasrül Hayr'el Şarki, Mşatta ve Ugaydır'dır. Bu saraylarda bol bezeme ögelerinden; duvar süslemeleri, heykeller, kabartmalar, mozaikler en çok görülenlerdir. İçinde sürekli kalınmayan bu mekanlar resmi amaçlı değil, zevkli bir yaşama göre planlanır.

Avrupa sarayları Rönesans'ta antik ögelerin uygulanmasıyla fazla gösterişli ve süslü değilken -ki bunlar burjuvanın oturduğu kent saraylarıdır- Barok dönemde süsleme özellikleriyle gösterişli bir hal alır. İç ve dış süslemelerin gösterişi yanı sıra saraylar oldukça büyük alana yayılan görkemli yapılar olur. Paris'de Versailles, Almanya'da Ludwigsburg, Dresden, Wurzburg, Bruhl, Wilhelmstal, Avusturya'da Yukarı Belvedere, İtalya'da Barberini, Caserta, Novvo, Conservatori, İspanya'da La Granja, Madrid Krallık gibi Barok saraylar ve küçük çaplı şatolar yaptırılır. İngiltere'de Barok'tan ziyade Palladio'nun yapılarından esinlenilen saraylardan bazıları Hampton Court ve Bleinheim'dir.
Dolmabahçe Sarayı 19. yüzyıl İstanbul Sarayları arasında en önemlisidir. Büyük bir alana yayılmış olması, süslemeleri ve iç dekorasyonuyla oldukça görkemlidir. Abdülmecit döneminde Beşiktaş yerleşmeye açık bir bölgedir. Bizans Dönemi'nde de çok kullanılan bölge fetihten sonra Osmanlı padişahlarının Boğaz'da en beğendiği yer olur. Sarayın bulunduğu alan denizken, sonradan toprakla doldurulur. 17. yüzyıldan itibaren Dolmabahçe'ye köşk ve saraylar yapılır. Daha önceleri Beşiktaş'ta Kagir bölümleri olan saray 1842'ye kadar ayaktaydı. Abdülmecit tahta çıktıktan sonra Dolmabahçe'nin yapımına başlanır ve Topkapı Sarayı tamamen terk edilir. 
Dolmabahçe Sarayı, Mabeyn-i Hümayun
Yapının ne zaman yapılmaya başlandığı kesin olarak bilinmiyor, 1847 tarihi üzerinde duruluyor. 1856 bitiş tarihi. Mimarları Balyan Ailesinden Garabet Balyan 
(1800-1866) ve oğlu Nikogos Balyan'dır. Garabet Balyan genel planı, Nikogos Balyan kapıları, Muayede Salonu'nu ve dekorasyonunu yaptırır. Sarayın açılışı 11 Haziran 1856 tarihli Ceride-i Havadis gazetesinde duyurulur. "Balyan planını yaparken o zengin iç kompozisyona ulaşabilmek için eski Türk evi planını değerlendirmiştir. Avrupa'da mevcut hiçbir saray Dolmabahçe'de yarattığı zenginlik, güzellik ve refahlıkta bir mekan kompozisyonuna ulaşamamıştır. Mimar planında geniş merkezi sofa kompozisyonlarını büyültmüştür. Esas plan iki merkezi sofalıdır. İki sofa arasında üçüncü bir sofa durumunda sayılabilecek büyük ve iki katı kapsayan bir merdiven holü yapmıştır. Burası sofa değildir çünkü üzerine açılan sofaları yoktur. Merdiven başlangıcı alt katta arka arkaya çakışan iki noktadandır. Bunların biri esas girişin karşısına rastlamaktadır; diğeri ise aksi yöndedir. İkinci sofadan sonra padişahın özel odaları ve hamamı tarafına doğru eski Türk evlerindeki serbest plan tipi uygulanmıştır. Planın ferahlığını yaratan Selamlık dairesinin sofa ve geçit yerlerinin odalara göre fazla yer tutmasıdır. Büyük sofa 33 x 34 metredir. merdiven holünde 24 x 31 metredir"(1). "Tek çatı altında toplanan ve 14.595 metrekarelik alana kurulan bu büyük yapı 285 oda, 43 salon, 6 balkon ve 6 hamamdan oluşmuştur. Bu mekanlar 1427 pencere ve 25 değişik işlevli kapı ile kara ve deniz yönüne açılır. Yarı kagir olarak inşa edilen yapılar ahşap çatılarla örtülmüştür. Çatı kaplama malzemesi kurşundur. Muayede Salonu dıştan ahşap çatı, içten kubbelerle örtülüdür. Sarayın beden duvarları taştan yapılmıştır. İç duvarları tuğla, döşemeler ise ahşaptır(2). 

 
Tamamı 250.000 metrekarelik alan üzerine kuruludur. Kara tarafındaki yüksek duvarların dışında bahçeler ve bazı yapılar vardı ancak bugün ortadan kalkmışlardır. "Saray bugün anıtsal kapılarının açıldığı bahçeler içinde geniş cephesini denize veren 'L' biçiminde bir ana yapıyla kendisi de ayrı bir küçük saray olan Veliaht Dairesi, Mefruşat ve Muhafızlar Dairesi, Hareket Köşkleri, Camlı Köşk ve diğer küçük pavyonlardan oluşmaktadır"(3).

İç mekanlarında Baulanger, Fromentian, Gerome, Zonaro ve Ayvazovski gibi Avrupalı ressamların ve Türk ressamların yaptığı 600 resim vardır. Akademili Türk ressamlarından Osman Hamdi Bey, Şeker Ahmet Paşa ve Avni Lifiş'in de resimleri de yer alır. Taloların koleksiyonunu sarayın sanat danışmanı Şeker Ahmet Paşa yapmıştır. Sarayın Veliaht Dairesi bugün Resim Heykel Müzesi olarak kullanılıyor. "Sarayın hazineleri arasında resimlerden başka 280'in üzerinde Çin, Japon, Avrupa ve Türk-Yıldız porselenleri, 158 tarihi saat, 581 gümüş ve kristal şamdan, 11 gümüş mangal, kristal ve gümüş masa, elişi maden eşyalar, 36 kristal avize bulunmaktadır"(4). Muayede Salonu'nda 5,5 tonluk avize asılıdır. Resmi Dairedeki büyük kristal merdivenin korkuluğu Baccarat kristalindendir. Korkuluk Barok özellikler gösterir. Sarayın iç süslemeleri oldukça görkemlidir. Altın yaldız, oymalı altın varaklı mobilyalar, yivli sütunlar, geometrik panolarla bölünmüş tavanlar, alçı kabartmalar, geometrik ve bitkisel motiflerin birlikteliği, Muayede Salonu kubbe bezemesindeki Barok mimari kompozisyonlar, bitkisel motifler iç dekorasyonu fazlasıyla vurgular. "Değerli mobilya ve döşemelerin güneş ışınlarından korunması amacıyla pencerelerde eflatuna yakın renkte ve mor ötesi ışınları kesici nitelikte özel renkli camlar kullanılmıştır. Sarayın içinde ahşap malzeme olarak çıralı cam, meşe, önemli bölümlerde ise Hint ve Afrika kökenli ağaç türleri kullanılmıştır"(5). Eşyaların bir kısmı hediye olarak Avrupa'nın çeşitli ülkeleriyle Çin, Mısır, Hindistan gibi Doğu ülkelerinden gelmiştir. Mobilyalar çoğunlukla Batı üslupludur.

Sarayın bahçelerinden önde bulunanı Hasbahçe'dir. Fransız bahçelerinden esinlenilerek düzenlenmiştir. Bahçenin ortasında bir havuz bulunur. Bahçeyi çeşitli aslan heykelleri süsler. Muayede Salonu'nun kara tarafında kapalı bir konumdaki Kuşluk bahçesinde de Avrupa etkileri görülür. İç avlu niteliğindeki harem bahçesinde oval bir havuz ve geometrik düzenleme hakimdir. Deniz tarafındaki bahçeler rıhtım boyunca uzanır. Burada da diğer bahçelerde görülen özelliklere rastlanır. Heykeller ve vazolarla hareketlilik sağlanır. Dolmabahçe Sarayı 19. yüzyılda yapılmış dünyadaki en etkileyici saraylardan biridir. Pek çok tarihi olaya sahne olmuştur. Bugün pek çok kısmı halka açık bir müze durumundadır. Aynı zamanda çeşitli resmi davetlerin verildiği bir mekandır.

Notlar
(1) Eldem, S. Hakkı, Boğaziçi Anıları, Çeltül Matbaacılık Kollektif Şirketi, İstanbul, 1990, s: 25
(2) Yüksel, İ., Öner, S., Dolmabahçe Sarayı, TBMM Vakfı Yayını, Ankara, 1992, s: 27
(3) Batur, Afife, "Dolmabahçe Sarayı", İstanbul Ansiklopedisi, C. 3, Kültür Bakanlığı ve Tarih Vakfı Yayını, İstanbul, 1994, s: 91 
(4) Akşit, İlhan, Treasures of İstanbul, Haşet Kitabevi, İstanbul, 1984, s: 119 (5) Yüksel, İ., Öner, S., a.g.e., s: 28 


Devamı: http://nalanyilmaz.blogspot.com/2002/11/dolmabahe-sarayi.html#ixzz3UwRJeKYG
Under Creative Commons License: Attribution Non-Commercial No Derivatives
Devamını Oku...


Vizyona Giren Filmler : 20 Mart

17:50 No Comments

İkisi yerli yedi filmin vizyona girdiği haftada aksiyon ve eğlence ön planda... Çanakkale Zaferi’nin yüzüncü yılını anlamlandıran “Son Mektup”, popüler kitabın uyarlaması “Kocan Kadar Konuş”, popüler gençlik serisi “Uyumsuz”un devam filmi “Kuralsız”, Sean Penn’in aksiyon alemine dalış yaptığı “The Gunman” ve şaşırtmacalı eğlencelik “Fokus” haftanın öne çıkanları olurken, Susanne Bier'in “İkinci Bir Şans”ı ile Abel Ferrara’nın “Pasolini”si diğer alternatifler...


Son Mektup
Yönetmen: Özhan Eren
Oyuncular: Tansel Öngel, Nesrin Cavadzade, Hüseyin Avni Danyal, Bülent Şakrak
Konu: Çanakkale savaşı sırasında filizlenen bir aşkın ve tam 40 yıl sonra adresine ulaşan satırların hikâyesi. Gönüllü olarak Çanakkale’ye giden ve orada birbirleriyle tanışan Yüzbaşı Salih Ekrem ile Nihal Hemşire, savaşın zorlu şartlarında koştururken, Fuat isminde kimsesiz bir çocuğu korumak için mücadele ederler. Bir hava baskınında Salih Yüzbaşı’nın yardımıyla kurtulan Fuat, Nihal Hemşire’ye sığınarak, onların yakınlaşmasına vesile olur.
Tarihimizin en önemli zaferlerinden birini o kadar beceriksizce harcadık ki, abuk sabuk filmlerle malzemeyi de üstündeki albeniyi de tükettik... Milliyetçi nabız yoklaması bu kez havadan yağdırmış hepsi o... Teknik anlamda iyi prodüksiyon olması en önemli artısı olmuş...


Kocan Kadar Konuş
Yönetmen: Kıvanç Baruönü
Oyuncular: Ezgi Mola, Murat Yıldırım, Nevra Serezli, Gülenay Kalkan, Ebru Cündübeyoğlu
Konu: Film, otuz yaşına gelmiş ve şimdiye kadar karşı cins ile sağlıklı hiçbir ilişki kuramamış olan Efsun’un yıllar sonra lise aşkıyla karşılaşmasını ve aile üyelerinin verdiği direktiflerle onu evlenmeye ikna etme çabası sırasında başına gelen olayları konu alıyor.


Kuralsız / The Divergent Series: Insurgent
Yönetmen: Robert Schwentke
Oyuncular: Shailene Woodley, Theo James, Octavia Spencer, Jai Courtney
Konu: Hikâyenin başında Jeanine anlaşılamaz beş köşeli ve her yanında bir topluluğun mührü olan kilitli bir kutu keşfeder. Kutunun, gelecek için bir mesaj taşıdığına ve ancak beş topluluğun özelliğini taşıyan bir Uyumsuz tarafından açılacağına inanan Jeanine, Uyumsuzları avlamaya başlar ve onları kutuyu açmaları için bir dizi teste tabi tutar.


The Gunman
Yönetmen: Pierre Morel
Oyuncular: Sean Penn, Javier Bardem, Idris Alba, Mark Rylance, Jasmine Trinca,
Konu: Eski kurumu onun karanlık geçmişini silmeye karar verince eski bir ajan olan Jim, kendini kaçınılmaz bir aksiyon içinde bulur. Tabii ki deneyimli ajan olan Jim iyi bir savaş vermeden pes etmeyecektir. Ama karşısında eski ortağı Felix olunca şans ondan yana olmayacaktır.
Orijinallik ve yaratıcılık aramayın... Çok basit senaryo ile Penn’in karizmasını kullanarak bir enerji yaratmak isteyen kötü bir film... Sinemada sıkılmadan aksiyon izleyeyim diyorsanız tatmin ediyor sadece... 


Fokus / Focus
Yönetmenler: Glenn Ficarra ile John Requa
Oyuncular: Will Smith, Margot Robbie, Rodrigo Santoro, Gerald McRaney
Konu: Deneyimli aldatmaca ustası Nicky, acemi dolandırıcı Jess’e ilgi duymaktadır. Nicky, Jess’e işin inceliklerini öğretirken, Jess tedirgin edici ölçüde yakınlaşınca, Nicky ilişkiyi birden bire keser. Üç yıl sonra, eski aşk Buenos Aires’te ortaya çıkar. Jess, Nicky’nin en son ve oldukça tehlikeli tezgâhının en kritik noktasında onun plânlarını alt üst, mükemmel dolandırıcıyı ise allak bullak eder.
Konusu ve bol şaşırtmacalı işleyişi sayesinde keyifle izlenen bir film... Çok fantastik olması inandırıcılığı zorlayabileceği için mantık aramak yerine keyfini çıkarmayı deneyin...


İkinci Bir Şans / En Chance Till
Yönetmen: Susanne Bier
Oyuncular: Nikolaj Coster Waldau, Ulrich Thomsen, Maria Bonnevie, May Andersen
Konu: Tecrübeli polis Andreas, eşi Anna ve yeni dünyaya gelen bebekleri ile mutlu bir hayat sürmektedir. Andreas, ortağı ve yakın arkadaşı Simon ile beraber bir gün bir aile içi şiddet suçuna müdahaleye gider. Eski bir mahkum olan Tristan ile kız arkadaşı Sanne’nin de küçük bir bebeği vardır. Bu olay, kritik bir karar vermek zorunda kalan Andreas’ın bütün hayatını ve adalet kavramına bakışını derinden etkileyecektir.


Pasolini
Yönetmen: Abel Ferrara
Oyuncular: Willem Dafoe, Riccardo Scamarcio, Ninetto Davoli, Valerio Mastandrea
Konu: Şair, yönetmen, gazeteci ve aydın Pasolini, İtalyan sanat ve siyaset çevrelerinin en tartışılan isimlerinden biriydi. 1975’te Roma yakınlarında öldürüldüğünde bazı söylentiler ve zanlılar ortaya çıktı ama katil belirlenemedi ve cezalandırılamadı. 2005 yılında, bazı yeni kanıtların ele geçmesiyle vaka dosyası yeniden açıldı. Abel Ferrara, siyaset ve sinema tarihini bir arada ele aldığı son filminde bu karanlık olaya ışık tutmaya calışıyor.
Ferrara’nın düşüşü sürüyor... Yine çıkış noktasından uzağa düşmüş... Yarattığı beklentinin çok altında olunca hayal kırıklığı da büyük oluyor... 
Devamını Oku...


Özlem Hanıma 3 Ayda 50 Kilo Verdiren Yöntem !

09:43 No Comments



3 Ayda 50 Kilo Verdiren Uygulama

Kızlar  haberlerde duyduğum bu uygulamayı sizlerle paylaşmak istedim.

Son zamanlar bu yöntem çok yaygınlaşmış bir fikrim yoktu,açıkçası bu kadar uygulatan ve memnun kalanların sayısının fazla olduğunu da bilmiyordum.

Uygulamanın adı soğuk lipoliz. Bir vakum aleti ile yağlarınız çekilip orada -50 derecede donduruluyormuş. Ve 1 seansta bile 2 beden incelebiliyormuşsunuz.

Ayrıca uygulama yapılırken bayıltma vs yok.Oturup kitap bile okuyabilirsiniz.

Devamını Oku...