Birinci
Bölüm
PARADİGMALAR VE İLKELER
PARADİGMALAR VE İLKELER
İçten
Dışa
Kişilik ve Karakter Etiği:
Başarının temeli olarak gösterilen “karakter etiği” kavramı –dürüstlük,
alçakgönüllülük, bağlılık, ölçülülük, cesaret, sabır, çalışkanlık, yalınlık
vs.- zamanla yerini -1. dünya savaşından sonra- “kişilik etiği” kavramına
bıraktı. Böylece başarı daha çok, kişiliğin toplumdaki imajın, tavır ve
davranışların, insanlar arası etkileşim sürecini kolaylaştıran beceri ve
tekniklerin sonucunda elde edilir oldu. Bu ise insanları güçlü görünmeye ve
başkalarını sindirmeye teşvik ediyordu.
Paradigmanın Gücü: Paradigma
kişinin dünya görüşünü belirler, bir kuram, bir açıklama ya da başka bir şeyin
modelidir. Paradigmalarımız hayatımızı yönetir, ilişkilerimizde belirleyici ve
yönlendirici güç oluşturur. “kişilik etiği” ile oluşturulmuş paradigmalar ise
baştan sakat yapıdadırlar. Sorunun temeline inmez, yüzeysel kazanımlar elde
etmek isterler.
Paradigma Değişiminin Gücü:
Paradigma değişimi terimini ilk kez Thomas Kuhn kullanmıştır. Ona göre bilimsel
alandaki her önemli atılım öncelikle gelenekler ve eski paradigmalardan
kurtularak başarılmıştır. Kişilik etiğiyle haftalarca, aylaca ve yıllarca
uğraşıp tutum ve davranışlarımızı değiştirmeye çalışsak bile, her şeyi farklı
bir biçimde gördüğümüz zaman kendiliğinden olan o değişiklik olgusuna
yaklaşamayabiliriz. Hayatımızda önemli değişiklikler yapmak istiyorsak, o zaman
temel paradigmalarımız üzerinde çalışmalıyız.
İlke Merkezli Paradigma:
karakter etiğinin temelinde şu düşünce yatar. Etkili olmayı yöneten ilkeler
vardır. Bunlar tıpkı fiziksel boyuttaki yerçekimi yasası kadar gerçek, değişmez
ve tartışılmaz biçimde var olan doğal yasalardır.
Gelişim ve Değişim İlkeleri:
Kişilik etiğinin parlaklığı ve çekiciliğinin nedeni şudur: Kişisel açıdan
etkili olmayı ve başkalarıyla derin ilişkiler kurmayı sağlayan çalışma ve
gelişme gibi doğal süreçlerden geçmeden, nitelikli bir yaşam kurmaya yarayan
bir yöntem olduğu sanılır. Kişilik etiği aldatıcı ve düşseldir.
Ancak karşılaştığımız önemli
sorunlar, onları yarattığımız zamanki düşünce düzeyiyle çözülemez. Kişilik
etiğinin yol açtığı sorunları çözmek için temelinde etkili insanın ve etkileşim
alanını doğru biçimde tanımlayan ilkeler bulunan bir paradigmaya ihtiyaç
vardır. “Etkili insanların 7 alışkanlığı” da bu yeni düşünce düzeyi üzerinedir.
Yedi
Alışkanlık-
Genel Bakış
Genel Bakış
Karakterimiz temelde
alışkanlıklarımızdan oluşur. Burada alışkanlığı bilgi, beceri ve arzunun
kesişmesi olarak tanımlayacağız. Bilgi kuramsal paradigmadır - ne
yapmalı,neden. Beceri – nasıl yapmalı. Arzu ise dürtüdür – yapma isteği. Bir
şeyi alışkanlık haline getirmek istiyorsak, bu üçüne de sahip olmalıyız.
Sürekli Olgunlaşma Modeli:
Olgunluk denilen süredurum içinde bağımlılık, sen paradigmasıdır. Bağımsızlık
ben paradigmasıdır. Karşılıklı bağımlılık biz paradigmasıdır. Bağımlı
insanların istediklerini elde edebilmeleri için başkalarına gereksinimleri
vardır. Bağımsız insanlar istediklerini kendi çabalarıyla elde ederler.
Karşılıklı bağımlı insanlar kendi çabalarını diğerlerininkilerle birleştirerek
en büyük başarılara erişirler. Bu sebepten dolayı kişi öncelikle özel zafer
kazanmaya, daha sonra genel zaferlere ulaşmaya çalışmalıdır.
Etkili Olmanın Tanımı: Bu
yedi alışkanlık “etkili olma” alışkanlıklarıdır. Bunlar ayrıca insanı etkili
kılan alışkanlıklardır, çünkü doğal bir yasayla uyum içinde olan bir etkililik
paradigmasına dayanırlar. Bu kısaca Ü/ÜY dengesi diye tanımlanabilir. Yani
gerçek etki, iki şeyin işlevidir: Üretilen şey ve Üretim Yeteneği. Etkili olmak
dengeli olmaya bağlıdır.
İkinci
Bölüm
ÖZEL ZAFER
ÖZEL ZAFER
1.Alışkanlık
PROAKTİF OL
PROAKTİF OL
Kişisel
Vizyon İlkeleri
İnsanlarda “özbilinç”
bulunur. Bu, kendi zihinsel sürecini düşünebilme yeteneğidir. İnsanların
dünyadaki her şeye egemen olmalarının, kuşaktan kuşağa önemli gelişmeler
göstermelerinin nedeni budur. Özbilincimiz, dışarıdan bakıp kendimizi nasıl
gördüğümüzü, yani, etkili olmanın en temel paradigması olan kendi paradigmamızı
incelememizi sağlar. Aslında kendimizi nasıl gördüğümüzü hesaba katmadıkça,
diğerlerinin kendilerini ve dünyalarını nasıl gördüklerini, bu konuda neler
hissettiklerini anlayamayız.
Sosyal Ayna: Geçerli olan
toplumsal paradigmanın yansıması bizim daha çok koşullandırılma ve koşullar
tarafından şekillendirildiğimizi söylüyor. Aslında insan doğasını açıklayan üç
determinizm (belirleyicilik) kuramı vardır: genetik determinizm, psişik
determinizm, çevresel determinizm. Temel düşünce ise şudur. Bizler belirli bir
dürtüye, belirli bir tepki verecek biçimde koşullandırılıyoruz.
Dürtüyle Tepki Arası:
Dürtüyle tepki arasında insanın seçme özgürlüğü bulunur. Bu seçme özgürlüğü;
hayal gücünü, özbilinci, vicdanı ve özgür iradeyi kapsar.
Proaktivite’nin Tanımı:
İnsan olarak, kendi yaşamlarımızdan sorumlu olduğumuzu ifade eder. Yaşamlarımız
bir koşullandırma ve koşullar işleviyse, bunun nedeni, bilinçli bir kararla ya
da ihmal sonucu kendi denetimimizi bu etkenlere teslim etmeyi seçmiş
olmamızdır. Bu tür bir seçim yaptığımızda reaktif (tepkisel) oluruz. Reaktif
insanlar toplumsal çevrelerinden etkilenirler.
İnisiyatifi Ele Almak:
Olayların gelişimindeki sorumluluğumuzu kabullenmek anlamına gelir.
İlgi Alanı / Etki Alanı:
Kendi proaktivite derecemizi daha iyi kavramak için mükemmel bir yol da, zaman
ve enerjimizin odak noktasına bakmaktır. Hepimiz bir dizi şeyle ilgileniriz,
bunları zihinsel ya da duygusal açıdan bizim için önem taşımayan şeylerden, bir
“ilgi alanı” yaratarak ayırabiliriz. İlgi alanımızın içinde yer alanlara
bakarken bazı şeylerin gerçekten denetimimiz dışında olduğunu görürüz.
Diğerleri için ise bir şeyler yapabiliriz. Bu ikincileri daha küçük bir “etki
alanı” içine alarak tanımlayabiliriz.
Proaktif insanlar
çabalarının odak noktası olarak etki alanlarını seçerler. Enerjilerinin doğası
pozitiftir. Büyüyen ve mükemmelleşen enerjileri, etki alanını da genişletir.
İlgi alanımızın içinde çalıştığımız sürece, oradaki şeylerin bizi denetlemesine
izin veririz. Pozitif bir değişiklik yapmak için gerekli olan proaktif
inisiyatifi ele almamış oluruz.
Dolaysız ve Dolaylı Denetim
ile Denetimsizlik: Karşılaştığımız sorunlar şu üç gruptan birine girer:
Dolaysız denetim (kendi davranışlarımızla ilgili sorunlar), dolaylı denetim
(başkalarının davranışlarıyla ilgili sorunlar) ya da denetimsizlik (hiçbir şey
yapamayacağımız sorunlar). Proaktif yaklaşım üç tür sorunun da güncel etki
alanımızın içinde çözümlenmesi konusunda ilk adımı sağlar.
Bir sorun ister dolaysız,
ister dolaylı ya da denetimsiz olsun çözüme giden ilk adım, alışkanlıklarımızı,
etki yöntemlerimizi, denetim dışı sorunlara bakış açımızı değiştirmektir.
Bunların tümü etki alanımızın içindedir.
“Olsaydı”lar ve
“Olabilirim”ler: İlgimizin hangi dairenin içinde olduğuna karar vermenin bir
yolu da olsaydı’larla olabilirim’leri birbirinden ayırt etmektir. İlgi alanı
olsaydı’larla doludur, buna karşı etki alanında olabilirim’ler bulunur. Sorunun
dışarıda olduğunu düşünüyorsak, asıl sorun bu düşüncedir. Böylece dış etkenlere
bizi denetleme yetkisini vermiş oluruz. Değişim paradigması “dışarıdan
içeriye”dir. Bizim değişmemiz için önce dışarının değişmesi gerekir. Ancak
proaktif yaklaşım “içten dışa” değişimi savunur. Farklı olmak ve farklı olarak
dışarıdaki etkeni olumlu yönde değiştirmeyi güder.
Değneğin Diğer Ucu:
Davranışlarımızı ilkeler yönetir. Bunlarla uyum içinde yaşamak olumlu neticeler
doğurur, bu ilkeleri çiğnemek ise olumsuz sonuçlara neden olur. Herhangi bir
duruma vereceğimiz tepkiyi vermekte özgürüz. Ancak bunu yaparken tepkimizi
izleyecek sonucu da kabul etmiş oluruz. “Bir değneği ucundan tutup
kaldırdığımızda, diğer ucunu da kaldırmış oluruz.”
Bir hataya proaktif
yaklaşım, hatayı hemen kabul etmek, düzeltmek ve ondan ders almaktır. Bu,
başarısızlığı gerçekten başarıya dönüştürür. Hatalarımızı hemen kabullenip,
onları düzeltmek çok önemlidir. Bunu yaparsak, o bir sonraki an üzerinde hiçbir
etkileri olamaz. Biz de tekrar güçleniriz.
Söz Vermek ve Sözüne Bağlı
Kalmak: etki alanımızın tam ortasında söz verip vaat etme ve verdiğimizi sözler
bağlı kalma yeteneğimizi yer alır. Sözler verip bağlı kaldıkça, bunlar önemsiz
bile olsa, bir iç dürüstlük sergilemeye başlarız. Bu bize özdenetim bilinciyle
birlikte, kendi yaşamımız konusunda daha fazla sorumluluk yüklenme cesareti ve
gücünü verir.
2.
Alışkanlık
SONUNU DÜŞÜNEREK İŞE BAŞLA
SONUNU DÜŞÜNEREK İŞE BAŞLA
Kişisel
liderlik ilkeleri
“Sonunu düşünerek işe
başlama”nın en temel uygulaması; bugüne, yaşamın sonunun bir hayali sahnesi ya
da paradigmasıyla başlamaktır. Bunu, başka her şeyin tartıldığı bir ölçüt ya da
değer yargıları haline sokmaktır. Böylece yaşamın her günü, bir bütün olarak
yaşantıyla ilgili uzak görüşe (vizyona) anlamlı bir katkıda bulunur. Önemli
şeyler hakkında yapacaklarımızın gerçekten etkili olması için, sonunu düşünüp
işe öyle başlamalıyız.
“Sonunu düşünerek işe
başla”, her şey iki defa yaratılmıştır ilkesine dayanır. İlk ya da zihinsel
yaratım ve ikinci ya da fiziksel yaratım. Bu her şey için geçerlidir. Örneğin
bir ev yapımı hakkında, önce evin taslağı, planı çıkartılır, sonra imar
aşamasına geçilir. Sonunu düşünerek işe başlama derecesi, başarılı bir iş
yaratıp yaratılmayacağını belirler. İki yaratım ilkesini anlar ve her ikisinin
sorumluluğunu da üstlenirsek, etki alanı içinde hareket eder ve bu alanın
sınırlarını genişletiriz.
Kişisel yaşantımızda
özbilincimizi geliştiremez ve ilk yaratımların sorumluluğunu üstlenemezsek, bu
ihmalimiz yüzünden Etki Alanımızın dışındaki diğer insanlara ve koşullara,
yaşantımızın önemli bir bölümünü biçimlendirme yetkisini vermiş oluruz. Bizler
ya kendi proaktif modelimizin ikinci yaratımı ya da başkalarının programların,
koşullarının ya da eski alışkanlıkların ikinci yaratımı oluruz.
Liderlik ve Yönetim; İki
Yaratım: 2. Alışkanlığın temelinde kişisel liderlik ilkeleri vardır. Bu,
liderliğin ilk yaratım olduğu anlamına gelir. Liderlik, yöneticilik değildir.
Yöneticilik ikinci yaratımdır. Yöneticilik işleri doğru dürüst yapmaktır.
Liderlik ise doğru olanı yapmaktır.
Yeni Senaryo: Kendinizin
Birinci Yaratıcısı Olmak: Daha önce de açıklandığı gibi, proaktivite, insanlar
özgü bir yeti olan özbilince dayanır. Buna ek olarak, proaktivitemizi
genişletmemizi ve yaşamımızda liderlik yapmamızı sağlayan, yine insanlara özgü
iki eşsiz yeti ise hayal gücü ve vicdandır. Hayal gücümüzden yararlanarak en
derin değerlerimize ve bu değerlere anlam kazandıran doğru ilkelere uyan daha
etkili yeni senaryolar üretmek bizim sorumluluğumuzdur. Ayrıca vicdan sahibi
olduğumuz için uyguladığımız senaryoların uyumsuzluğunu fark edip değişim
yaratabiliriz.
Kişisel Misyon Bildirimi:
Sonunu düşünerek işe başlamayla ilgili en etkili yol, bir kişisel misyon
bildirimi, felsefesi ya da inancı geliştirmektir. Burada odak noktası, ne olmak
istediğiniz (karakter) ve ne yapmak istediğiniz (katkı ve başarılar) ile
olmanın ve yapmanın temelindeki değerler ya da ilkelerdir.
Kişisel bir misyon bildirimi
yazmak için, en temel paradigmalarımızı kapsayan Etki Alanımızın merkez
noktasından, dünyaya bakış açımızı oluşturan o mercekten bakmamız gerekir.
Yaşantımızın merkezindeki herhangi bir şey, güvenlik, rehberlik, bilgelik ve
gücümüzün kaynağını oluşturur. Bu dört etken; yani güvenlik, rehberlik,
bilgelik ve güç birbirlerine bağımlıdır. Bu dört etken bir arada bulunduğu, birbirini
canlandırdığı ve uyum sağladığı zaman soylu bir kişiliğin, dengeli bir
karakterin, mükemmel bir şekilde bütünleşmiş bir insanın müthiş gücünü yaratır.
Alternatif Merkezler:
Hereksin bir merkezi vardır, ama genelde bunun tam olarak farkında olmayız. İnsanların
sahip oldukları tipik merkezler ise şunlardır: Eş-merkezlilik,
Aile-merkezlilik, Para-merkezlilik, Mülkiyet-merkezlilik, Zevk-merkezlilik,
Dost/Düşman-merkezlilik, Din-merkezlilik, Ben-merkezlilik
Bir İlke Merkezi:
Yaşamımızın merkezini doğru ilkeler üstüne oturtursak, yaşamı destekleyen dört
etkenin gelişmesi için sağlam bir temel de yaratmış oluruz. Yaşamın merkezine,
zaman aşımına uğramayan, değişmeyen ilkeleri yerleştirirsek, etkili
Yaşamın temel paradigmasını yaratmış oluruz. Bu merkez diğer merkezlerin tümünü bir perspektife yerleştirir.
Yaşamın temel paradigmasını yaratmış oluruz. Bu merkez diğer merkezlerin tümünü bir perspektife yerleştirir.
Beynin Tamamını Kullanmak:
Temelde sol yarım küre daha çok mantık ve konuşmayla ilgilenir. Sağ yarım
kürenin ise sezgileri güçlüdür ve yaratıcı olan da odur. Sol analizciyken sağ
sentezcidir. Beynin egemenliği kuramını bir model olarak kullanırsak, yaratım
gücü olan sağ beynimizin, ilk yaratımızın niteliğini de etkileyeceği açıklık
kazanır. Sağ beynimizin kapasitesinden ne kadar yararlanırsak, hayal etme,
sentez yapma ve zamanı ve mevcut koşulları aşabilme, ne olmak ve ne yapmak
istediğimizle ilgili üç boyutlu bir resim yaratabilme gücümüz de o kadar
artacaktır. Bunun yöntemleri ise “görüş açısını genişletmek” ve “gözünüzde
canlandırma ve onaylama”dır.
Rolleri ve Hedefleri
Tanımlamak: Herkes yaşamında bir sürü rol üstlenir; değişik alanların ve
yeteneklerin sorumluluğunu alır üstüne. Misyon bildiriminin kişinin yaşamındaki
önemli roller göz önünde tutularak yazılması kişiye denge ve uyum sağlar.
Roller teker teker belirginleşir. Bunlar sık sık gözden geçirilir. Böylece kişi
kendini bir role kaptırıp yaşamındaki aynı derecede hatta daha önemli rolleri
unutmaz. Roller ve hedefler kişisel misyonu yapılandırıp düzenli bir biçimde
yönlendirir. Kişisel misyon bildirimleri, aileler ve kurumlar için de
hazırlanabilir.
3.
Alışkanlık
ÖNEMLİ İŞLERE ÖNCELİK VER
ÖNEMLİ İŞLERE ÖNCELİK VER
Kişisel
yönetim ilkeleri
3. Alışkanlık, 1. ve 2.
Alışkanlıkların kişisel meyvesi, pratikte gerçekleşmesidir. 1.Alışkanlık,
“yaratıcı sensin,yönetim sende” der. Bunun temelinde insanlara özgü doğuştan
gelen dört özel yeti bulunur: Hayal gücü, vicdan, özgür irade ve özbilinç.
2.Alışkanlık, ilk ya da zihinsel yaratımdır. Temelinde ise hayal gücü, yani
gözümüzün önüne getirebilme, birikimi sezebilme, şu anda gözlerimizle
göremediğimiz şeyi beynimizde yaratabilme yetisi; ve vicdan, yani kendi
benzersizliğimizi fark edebilme ve bunu büyük bir mutlulukla
gerçekleştirebileceğimiz kişisel, ahlaksal ve dürüstlükle ilgili rehberlikleri
ayırt edebilme yetisi bulunur. O halde 3. Alışkanlık, ikinci yani fiziksel
yaratımdır. 1. ve 2. Alışkanlıkların gerçekleşmesi, harekete geçmesi ve doğal
olarak ortaya çıkmasıdır. Özgür iradenin, merkeze ilkelerin yerleştirilmesi
için kullanılmasıdır. Bunu gece gündüz, her an yapmaktır.Özgür irade, etkili
özyönetimi tam anlamıyla olası kılar. Bu; karar verme, seçim yapma ve bunlara
uygun davranabilmektir.
Etkili yönetim, önemli işler
öncelik vermektir. Önemli işlerin neler olduğuna liderler karar verir. Ama
bunların günbegün öncelikli olarak gerçekleşmesini sağlayan yöneticilerdir.
Yönetim disiplindir, kararları uygulamaktır. Kendinizi etkili bir biçimde
yönetebiliyorsanız, disiplin de içinizden gelir.
II. Kare: Bir etkinliği
tanımlayan iki etken aciliyet ve önemdir. Aciliyet bir şeyle hemen
ilgilenilmesi gerektiğini açıklar. Diğer taraftan önemliliğin sonuçlarla ilgisi
vardır. Bir şey önemliyse, görevinize, değerlerinize, öncelikli hedeflerinize
katkıda bulunur. Önemli konulara tepki gösteririz. Acil olmayan önemli işler
daha fazla inisiyatif, daha fazla proaktivite gerektirir.
Bir zaman tablosu oluşturarak
işleri, önemli-önemsiz, acil-acil olmayan şeklinde bölebiliriz. Buna göre
acil-önemli işler 1.kareye, acil olmayan-önemi işler 2.kareye, acil-önemsiz
işler 3.kareye, acil olmayan-önemsiz işler ise 4. kareye dahil edilebilir. 2.
kare kişisel yönetimin kalbidir. İlişkileri geliştirmek, kişisel misyon
bildirimi yazmak, uzun vadeli planlar yapmak, alıştırmalar, önleyici bakım,
hazırlık yapılması gerektiğini bildiğimiz ama acil olmadıkları için nedense
ender olarak ilgilendiğimiz konuları içerir.
2. kare için gereken zaman
başlangıçta 3. ve 4. kareden alınmalıdır. Bunun için de bazı etkinliklere ve
acil olan sorunlara hayır demeyi öğrenmek gerekir.
2.kare yönetiminin amacı,
yaşamlarımızı etkili bir biçime yönlendirmektir. Bunu , bir ilke merkezinden ve
kişisel misyonumuzu bilerek yapmamızı sağlar. 2. karede işleri örgütleyen
birinin, altı ölçütle tanışması gerekir. Bunlar: tutarlılık, denge, 2.kare
odağı, insan boyutu, esneklik ve taşınırlıktır.
2. kare etkinliklerinin
düzenlenmesi dört temel etkinliği içerir. Bunlar: Rolleri tanımlama, hedef
seçme, programlama, gündelik uyumdur.
Yetki Vermek: Ü ve ÜY’yi
Arttırmak: bütün yaptıklarımızı, zamana ya da insanlara yetki vererek
başarırız. Zamana yetki veriyorsak verimliliği, başka kişilere yetki veriyorsak
da etkili olmayı düşünüyoruz demektir. Temelde iki yetki verme yöntemi vardır.
“Emireri yetkisi vermek” ve “kaptanlık yetkisi vermek”. Emireri yetkisi “şuraya
git, şunu yap, bunu getir vs.” tipinde yetkilendirmektir.
Kaptanlık yetkisi vermek ise
beş alandaki beklentiler bakımından peşinen karşılıklı anlayış ve bağlılığı
gerektirir: İstenilen sonuçlar, kılavuzlar, kaynaklar, hesap verme sorumluluğu,
sonuçlar.
Yetkilerin etkili bir
biçimde devri, belki de etkili yöneticiliğin en iyi belirtisidir. Çünkü bu hem
kişisel hem de kurumsal gelişimin temelini oluşturur.
Üçüncü
Bölüm
GENEL ZAFER
GENEL ZAFER
Karşılıklı
Bağımlılık Paradigmaları
Duygusal Banka Hesabı: Bir
ilişki içindeki güven oranını belirleyen bir benzetmedir. Bu, başka bir insanın
yanında kendinizi emniyette hissetmenizdir. Güven hesabı kabarık olduğu zaman,
iletişim rahat, çabuk ve etkili olur.
Duygusal banka hesabını
oluşturan altı önemli yatırım önerilmektedir. Bunlar: Kişiyi anlamak, küçük
şeylerle ilgilenmek, verilen sözleri tutmak, beklentileri belirginleştirmek,
kişisel bütünlük (dürüstlük), hesaptan çektiğiniz zaman özür dilemek.
4.
Alışkanlık
“KAZAN/KAZAN” DİYE DÜŞÜN
“KAZAN/KAZAN” DİYE DÜŞÜN
Kişiler
Arası Liderlik İlkeleri
İnsan Etkileşimiyle İlgili
Altı Paradigma: Kazan/kazan bir teknik değildir. Bu, insanlar arasındaki
etkileşimle ilgili bütüncül bir felsefedir. Aslında insanların birbirleriyle
olan ilişkilerinin altı paradigmasından biridir. Diğer paradigmalar şunlardır:
Kazan/Kaybet, Kaybet/Kazan, Kaybet/Kaybet, Kazan, Kazan/Kazan ya da Anlaşma
Yok.
Kazan/Kazan, anlaşma ya da
çözümlerin karşılıklı yarar ve hoşnutluk sağlaması anlamına gelir. Liderlik
tarzı bakımından Kazan/Kaybet, otoriter bir yaklaşımdır, bu paradigmaya sahip
insanla, istediklerini elde etmek için konum,güç, kimlik, varlık ya da
kişiliklerden yararlanırlar. Pazarlıklarda Kaybet/Kazan, teslim olma, boyun
eğme ya da vazgeçme gibi görünür. Liderlik tarzında ise bu fazla hoşgörü,
gevşeklik demektir. İki Kazan/Kaybet tipi bir araya geldiğinde sonuç
Kaybet/Kaybet olur. Kazan zihniyetli bir insan her şeye kendi çıkarları açısından
bakar. Başkalarını da kendi başlarının çaresine bakmaya bırakır. Anlaşma Yok
ise temelde şu anlama gelir: İkimizin de işine yarayacak bir çözüm
bulamıyorsak, anlaşma yapmamak konusunda dostça anlaşırız.
Bu paradigmalar arasında en
etkili yöntemler Kazan/Kazan ve Anlaşma Yok’tur. Bu yöntemler kişilere duygusal
özgürlük sağlar.
Kazan/Kazan’ın Beş Boyutu:
Karakter: karakter Kazan/Kazanın temelidir ve geride kalan her şey bu temelin
üstüne kurulur. Kazan/Kazan paradigması için gerekli üç karakter özelliği vardır:
dürüstlük, olgunluk, bolluk zihniyeti (yani her şeyden herkes için yeterince
olduğu paradigması)
İlişkiler: Karakter
temelinin üzerine Kazan/Kazan ilişkilerini kurar ve onları sürdürürüz.
Anlaşmalar: İlişkilerden,
Kazan/Kazan’ı tanımlayan ve yönlendiren anlaşmalar doğar. Kazan/kazan
anlaşmasında beş unsur açıkça belirtilir: amaçlar, kurallar, kaynaklar,
sorumluluk, sonuçlar.
Kazan/Kazan performans
anlaşmalarını yaratmak için yaşamsal paradigma değişimleri gerekir. Odak
noktası sonuçlardır, yöntemler değil. Bu anlaşmalarda neticeler, baştaki
kimsenin keyfi bir biçimde verdiği ödül ya da ceza olmaktan çıkar. Performansın
doğal bir sonucu halini alır. Temelde yöneticiler ya da anne ve babalar
tarafından denetlenebilecek dört tür netice (ödüller ve cezalar) vardır.
Bunlar: Maddi neticeler, manevi neticeler, fırsat ve sorumluluk.
Sistemler: Kazan/Kazan ancak
sistemlerin kendisini desteklediği bir kurum içinde yaşayabilir. Kazan/Kazan
görüşmesi yapıp, Kazan/Kaybet’i ödüllendirirseniz, başarısızlığa uğrayan bir
program kalır elinizde. Kazan/Kazan’ın etkili olması için sistemlerin onu
desteklemesi gerekir. Eğitim sistemi, planlama sistemi, iletişim sistemi, bütçe
sistemi, bilgilendirme sistemi, ücret sistemi; bunların tümünün Kazan/Kazan
ilkesi temeline dayandırılması gerekir.
Süreçler: Sonuçlara ulaşmak
için dört aşamalı bir süreçten geçilmesi önerilir.
5.
Alışkanlık
ÖNCE ANLAMAYA ÇALIŞ SONRA ANLAŞILMAYA
ÖNCE ANLAMAYA ÇALIŞ SONRA ANLAŞILMAYA
Empatik
iletişim ilkeleri
İnsanlar arası iletişim
alışkanlığında gerçekten etkili olmak istiyorsanız, bunu sadece teknikle
başaramazsınız. Açık yüreklilik ve güven sağlayan bir karakter temeli üzerine,
empatiyle dinleme becerisini yerleştirmelisiniz. Yürekler arası alışverişi
sağlamak için de duygusal banka hesapları yaratmalısınız.
Empatiyle Dinlemek: “Önce
anlamaya çalış” ilkesi çok esaslı bir paradigma değişimi gerektirir.
Genellikle, önce anlaşılmak isteriz. Çoğu insan karşısındakini anlamak değil,
yanıtlamak amacıyla dinler. Çoğumuz, kendi özyaşam öykümüzle ve haklı olduğumuz
düşüncesiyle dolu oluruz. Empatiyle dinlemekten kastedilen, anlama niyetiyle
dinlemektir. Empatiyle dinlemenin özü, karşınızdakiyle aynı fikirde olmanız
değildir. Onu tam anlamıyla, derinlemesine, hem duygusal, hem de zihinsel
açıdan anlamanızdır. Doğru yargıya varmanın anahtarı anlayıştır. Önyargılı bir
insan hiçbir zaman tam olarak anlayamaz.. önce anlamaya çalışmak, yaşamın bütün
alanlarında belirgin olan doğru, geniş kapsamlı, ortak paydalı bir ilkedir. Ama
en güçlü olduğu alan, insanlar arası ilişkilerdir.
Dört Otobiyografik Karşılık:
Otobiyografik tarzda dinlediğimiz için, şu dört karşılıktan birini seçme
eğilimimiz vardır. “Değerlendiririz”, ya kabul ederiz ya da etmeyiz. “Sondaj”
(yoklama) yaparız,kendi değer ölçülerimize göre sorular sorarız. “Öneririz”,
kendi deneyimlerimize dayanarak fikir veririz. Ya da “yorumlarız”, insanları
kavramaya, onların amaç ve davranışlarını, kendi amaç ve davranışlarımıza göre
açıklamaya çalışırız. Verdiğimiz bu karşılıklar doğaldır. Yaşamımız bunların
modelleri etrafında döner.
Saf bir istek, kişiye özgü
bir karakter ve pozitif duygusal banka hesabı ile empatiyle dinleme becerisini
geliştirmedikçe bir başkasının içine giremez, dünyaya onun gözleriyle
bakamazsınız. Bu beceri; yani, empatiyle dinleme dört gelişme evresini içerir.
Bunlardan birincisi ve en az etkili olanı içeriği taklit etmektir. İkinci evre
ise, içeriği başka bir şekilde ifade etmektir. Üçüncü evre sağ beyninizi
devreye sokar, duyguyu yansıtırsınız. Dördüncü evreyle empatiyle dinlemeye
geçilir.
Sonra Anlaşılmaya Çalışın:
Olgunluğu cesaret ve saygı arasındaki denge olarak tanımlamıştık. Anlamaya
çalışmak saygı, anlaşılma isteği ise cesaret ister. Kazan/Kazan , her ikisinin
de yüksek dereceye ulaşmasını gerektirir. Bu nedenle, karşılıklı bağımlılık
durumlarında anlaşılmak bizim için önemlidir. Fikirlerinizi açık seçik,
belirgin bir biçimde ve en önemlisi karşınızdakilerin paradigmalarıyla
kaygılarını derinlemesine anladığınızı göstererek sunduğunuz zaman,
düşüncelerinizin inanılırlık derecesini de önemli ölçüde arttırmış olursunuz.
5. Alışkanlık, açıklamalarınızda size daha büyük bir isabet, daha büyük bir
dürüstlük sağlar.
5. Alışkanlık güçlüdür,
çünkü etki alanınızın tam ortasındadır. Karşılıklı bağımlı durumlarla ilgili
pek çok etken ilgi alanınızın içindedir. Enerjinizi onun üstünde yoğunlaştırırsanız
hem gücünüzü tüketir ve hem de pek az olumlu sonuç alırsınız. Ama her şeyden
önce anlamaya çalışabilirsiniz. Bu sizin denetiminizi altında olan bir şeydir.
Bunu yaparken odak noktası olarak etki alanınızı seçerken başkalarını gerçekten
iyi anlarsınız.
6.
Alışkanlık
SİNERJİ YARAT
SİNERJİ YARAT
Yaratıcı
İşbirliği İlkeleri
Sinerji, ilke merkezli
liderliğin özüdür. Bir katalizör görevi yapar birleştirir ve insanların
içindeki en büyük güçleri açığa çıkarır. Sinerji en basit tanımıyla, bir
bütünün parçalarının toplamından daha büyük olması demektir. Parçaların
birbiriyle olan ilişkisinin, kendiliğinden ve kendi başına bütünün bir parçası
olması demektir. Sinerjinin özü farklılıklara değer vermektir. Onlara saygı
göstermek, güçlü yanları üzerine inşa etmek ve zayıf yanlarını telafi etmektir.
Sinerjik İletişim:
Sinerjiyle iletişim kurduğunuz zaman zihninizi ve yüreğinizi yeni olanaklara ve
yeni seçeneklere açmış olursunuz. Sinerjik iletişimi başlattığınız zaman bunun
nasıl gelişeceğini, sonunun nasıl olacağını bilemezsiniz. Ama için için hem
heyecan duyar, hem güven besler, hem de kendinizi serüvene atılıyormuş gibi
hissedersiniz.Her şeye şuna inanarak başlarsınız: İki taraf da daha fazla
anlayışlı olacaktır. Karşılıklı öğrenme ve sezgi bir ivme yaratacak ve bu da sizi
gittikçe daha fazla anlayışa, öğrenmeye ve gelişmeye götürecektir. Sinerjik
iletişim yüksek güven ve yüksek işbirliği oluşan ortamlarda meydana gelir. Bu
tip iletişimde 1+1, 2 den daha fazlaya eşit olur. Sinerji için uygun ortam
bunlarla beraber tabi ki , dolgun banka hesabı, Kazan/Kazan düşüncesi ve önce
anlamaya çalışma unsurlarının bir araya gelmesi ile oluşur.
Güvenleri olmayan insanlar
bütün gerçeklerin kendi paradigmalarına uyması gerektiğini düşünürler.
Başkalarını kendilerine benzetmeye çalışırlar. Aynı olmak, bir olmak değildir.
Tekdüze, tek biçim olmak, birlik olmak anlamına gelmez. Birlik olmak birbirini
tamamlamak demektir.
Karşılıklı bağımlı bir
durumda sinerji, gelişim ve değişime karşı çalışan negatif kuvvetlerle
savaşırken özellikle güçlüdür. Sosyolog Kurt Levin bir “kuvvet alanı analizi”
modeli geliştirmiştir. Buna göre mevcut bir performans vewya varoluş düzeyi,
yukarıya doğru hareketi teşvik edici itici kuvvetlerle, bunu önlemeye çalışan
engelleyici kuvvetlerin arasındaki bir denge durumudur. İtici kuvvetler genelde
pozitif, akılcı, mantıklı, ekonomiktir. Karşısındaki engeller ise çoğu zaman
negatif, duygusal, mantıksızdır. Ancak işin içine sinerjiyi katığımızda
engelleyici kuvvetler geri çevrilerek itici kuvvetlere eklenir. Sonunda
insanlar, bunun kendi sorunları olduğunu düşünüp genellikle çözümünün önemli
bir parçası halini alırlar.
Dördüncü
Bölüm
KENDİNİ YENİLEME
KENDİNİ YENİLEME
7.
Alışkanlık
BALTAYI BİLE
BALTAYI BİLE
Dengeli Bir Biçimde Kendini
Yenileme İlkeleri
Yenilemenin Dört Boyutu: 7.
Alışkanlık, kişisel ÜY’dir. Bu en değerli varlığınızı yani kendinizi korumak ve
geliştirmektir. Doğanızın dört boyutunu
–fiziksel,ruhsal,zihinsel,sosyal/duygusal- yenilemektir.
Fiziksel boyut: Fiziksel
boyut, fiziksel bedenimizin etkili bir biçimde bakımıyla ilgilidir; dogru besin
almak, yeteri kadar dinlenip gevşemek ve düzenli olarak egzersiz yapmak.İyi bir
çalışma programı vücuda üç bakımdan yararlı olacaktır: dayanıklılık, esneklik,
kuvvet
Ruhsal boyut: Ruhsal boyut
sizin özünüz, merkeziniz, kendi değer sisteminize olan bağlılığınızdır. Bu
yaşamın özel, son derece önemli bir yanıdır. Size ilham veren, yücelten, sizi
tüm insanlığın kalıcı gerçeklerine bağlayan kaynaklardan yararlanır. İnsanlar
bunu farklı biçimlerde yapar. Okumak, yazmak, meditasyon vs.
Zihinsel boyut: Zihinsel
gelişimimizle çalışma disiplinimizin büyük bir bölümünü resmi eğitim sağlar.
Bazen bu, okulun ya da sistemli çalışma programlarının sağladığı dış disiplini
içerir,ama çoğu zaman buna gerek yoktur. Proaktif insanlar kendilerini eğitmek
için pek çok yol bulabilirler.
Sosyal/Duygusal boyut:
kişisel güvenliğimizin kaynağı içimizdeyse genel zafer alışkanlıklarını
uygulayacak gücü de buluruz. İç güvenliğimizin kaynağı bizim içimizdedir,
içimizden doğar. Yüreğimizle zihnimizin derinliklerindeki isabetli paradigmalar
ve doğru ilkelerden, içimizle dışımızın uyum halinde olmasından çıkar.
Başkasının Senaryosunu
Yazmak: Birçok kişi sosyal aynanın bir işlevidir. Senaryoları çevrelerindeki
kişilerin fikirleri, algılamaları ve paradigmaları tarafından hazırlanmıştır.
Başkalarının duygusal banka hesaplarına yapabileceğimiz yatırım o kadar çoktur
ki. İnsanların görülmeyen potansiyellerini görebilmek için ne kadar çok
bakarsak, belleğimiz yerine hayal gücümüzü de o kadar çok kullanırız. Böylece
kişilere kendi senaryolarını yazmalarında yardım ederiz.
Yenilemede Denge: Yenilenmek
bütün boyutlarda önemli olsa da, ancak dört boyutun hepsiyle akıllıca ve
dengeli bir biçimde ilgilendiğimiz zaman çok etkili olur. Bu alanlardan birini
ihmal etmek geri kalanlara da olumsuz etki yapar. İhmal edilen bir boyut
negatif kuvvet alanı direnci yaratır. Bu da etkili olmaya ve gelişmeye karşı
koyar.
Kaynak:
etkili insanların 7 alışkanlığı/stephen covey/varlık yayınları
etkili insanların 7 alışkanlığı/stephen covey/varlık yayınları