Teknolojiden yakındığımız zamanlar, iyi ki var dediğimiz anlardan daha çok eminim. Ben de hem yakınan hem de olabildiğince kullananlardanım.
Öyle ki tüm sosyal medya ağlarını kullanır olduk, her anımızı, konumumuzu, hatta duygu durumumuzu bile anlık paylaşacak kadar aktif olduk birçoğumuz. Bunu yadırgayanlarımız da çok, eleştirenlerimiz de, şikayet edenlerimiz de...
Ben de zaman zaman onlardan biriyim. Kendimden bile şikayet edip "teknoloji detoxuna girmemin zamanı geldi de geçiyor bile dediğim" zamanlar olmuyor değil.
Çok ama çok kısa bir süre uzak kalıp, sonra hemen içimde yine bir paylaşma isteği, bir neşe, belli belirsiz yüzümde nedensiz bir gülümseme.
Sevdiklerimin koydukları resimlerde, bazen arkadaşımın yaptığı yemeğin kokusunu duymak, bazen fotoğraflardan sofrasında oturmak, bazen en sevdiklerimin sesini duymak, bazen fiziksel olarak orada olmasam da aralarında olmak, neşemiz, kahkahamız, dansımız, şarkımız hatta inanır mısınız bazen canlı canlı gözyaşımız...
Hal böyle olunca, içinde duygular köpürüp coştukça, kim sanal olduğunu söyleyebilir ki bu dünyanın?
En çok da uzak mesafelerdeyken yakınlaştırıyor insanları, arada da yazılan mektuplara, pul damgalı postaneden gönderilen kartpostalları ne kadar özleyip sevsem de, o bile bir zaman hani...

Dün 19 aylık oğlum, piyanonun üstündeki resimlere dokununca hissettim bu dünyada var olanla var olmayanı. Teknolojinin nasıl da bir araya getirip hatıra yaptığını. Ablası kadar şanslı olmayıp anneanesini hiç görmeyen oğlumun, artık anneanneyle bir fotoğrafı ve hatta video kaydı bile oldu. Ansızın, tesadüfen, el alışkanlığı beğendiğim her anı fotoğraflama isteğimin sonucu işte.
Tek derdim kısa kareler yaratmak sevdiklerimin zihninde. Üstelik hayatın içinde o anın, o kadar minicik bir nokta olduğunu bildiğim halde. Baktıkça keyif aldığım, baktıkça birlikteliğimizi hissettiğim...
Ya işte böyle...
Teknolojiyi fazla kurcalayanlara çok da söylenmemek lazım. Kim bilir belki sevdikleri, özledikleri ile buluşuyorlardır. Kendilerine buluşmak için bir yol buluyorlardır, sizin hiç bilemediğiniz yerlerde ve zamanlarda. Teknoloji, sahicilik, samimiyet ve gerçeklikle karıştırılmadığı sürece.
Bir tuşla, mesafeleri kısaltabiliriz diyorum sadece ve sadece. ‘’Tam şu an birbirimizin kalbine burada dokunduğumuz gibi...’’
Özlen ben, ekim ayına adım adım giren, en sevdiği her şeyi ile dolanan, dolup taşan, yeniden yaş alacak olan...