Başka bir gün mümkün müdür?

09:39 No Comments

Yataktan yeni kalmışsın, işe apar topar geliyorsun. Artık inandığın dine göre güne başlıyorsun “Bismillah” diyerek mi olur, bilemiyorum artık. Bilgisayarının güç düğmesine basıp açıyorsun o da ne, windows güncellemesi gelmiş bekliyorsun. Bu arada başında durup bilgisayarın gerilmemek için kahve ya da çay almaya gidiyorsun. Hala mutlusun, dışarıda güzel bir güneş var. Ama hala işte değil kendini evde hissediyorsun. Tekrar masana geliyorsun o da ne, bilgisayar güncelleme yapamamış, takılmış. Düğmesine basıp yeniden başlatmaya çalışıyorsun. Hani o sabah kalkarken mutlu hissettiğin duyguların yerini gerilime bırakmaya başlıyor. Ya açılmazsa, ya çok uğraştırırsa vb. Dışarıda sabah kaltığın aynı güneş, aynı kuş sesleri var ama 1 saat önceki sen, sen değilsin!
Derin bir nefes alıyorsun bilgisayarın sağ salim açılmasını bekliyorsun. Bu arada masanın üzerine bıraktığın kahve fincanını kafan dağıldığı için, çarpıp döküyorsun. “Hay aksi nasıl bir güne başlıyorum ben yahu” cümlesi dökülüyor ağzından. Dışarıdaki kuşların ötüşme sesleri giderek artıyor ama o sesler 2 saat önce sana mutluluğu hatırlatırken şimdi cinneti bir gürültüyü hatırlatıyor. Kuşlar aynı kuşlar, hala sen aynı mısın!
Hızlıca masanı temizliyorsun derin bir nefes alıyorsun gözün bilgisayar ekranında. Galiba açılıyor, evet evet açılıyor, çok şükür! Sabah güne mutlu başladığın için şükreden sen, bilgisayarın açılmasına ondan daha fazla seviniyorsun. Şimdi mailimizi açmazamanı, gelen maillere bakılacak. Mailler gelirken bir sosyal medyaya bakayım diyorsun. Daha önce şifren ile kayıtlı olan Twitter, Facebook sayfalarını açıyorsun.
O da ne Facebook’ta bir fotoğraf, “Genç futbolcu balkondan atladı” ufff diyorsun. Bir başka abonesi olduğun internet gazetesinin haberi “Dolar 3 TL’yi görür mü”, bir başkası “İşsizlik artmaya devam ediyor, bazı şirketler kapanıyor”. Sabah güne günaydın diye başlayan sen sen misin hala! Güneş daha fazla camdan giriyor, kuşlar cama konuyor. Sen önce güneş girmesin diye camın perdesini kapatıyorsun, sonra temiz hava girsin diye açtığın camı kapatıyorsun kuşların sesinden rahatsız olup!
Birazcıkta Twitter’a bakayım diyorsun… “Kanserli …’ya yardım için paylaşın arkadaşlar”, “Polis yazdığı twitler için liseli gençleri tutukladı”, “Başka bir ülkede yaşamak mümkün mü?” daha nice twit… Sen 3 saat önce kalkan sen misin hala! Birazdan bir toplantıya gireceksin, gönüllü olarak girdiğin bu sivil toplum örgütünün üyesi olarak çalışmaya başladığından beri yararlı projeler yapmak istiyorsun. Her gün sabah kalkarken şükredip eve döndüğünde küfrediyorsun. Ve biri hala umutlu musun diye soruyor!
Çok uzun bir girişten sonra sadete gelmek gerek. Toplum mühendisliğinin en önemli iki unsurundan biridir, medya. Öteki de siyaset… Biz de ikisinin de tonu sürekli gerilim ve olumsuzluklar üzerine kurulu. Farkında olmadan onlar bizi, biz onları değiştirerek evrimleşiyoruz. Bu evrimleşme negatif anlamda olmaya da devam ediyor. Sosyal medya hesaplarından tüm gün boyunca akan haberlere bakın, 20 yıl önce üçüncü sayfa haberleri olarak nitelenen haberler bugün manşetin kralları… Bazen soruyorum kendime toplum olarak kötüye gittiğimizi biliyorum ama bundan 20 yıl önce de cinayet vardı! Ama manşette değil, olması gereken yerde, üçüncü sayfadaydı. Hepimiz biliyoruz mutlu bireyler bizi yönetmiyor, mutlu insanların da yaşaması istenmiyor. Hiç olmazsa en yaratıcı saatlerden biri olan sabah haberlerin en pozitif olanları paylaşılsa sonrasında üçüncü sayfaya dönsek. Bu ülkede az da olsa çevreye duyarlı insanlar var, yerli tohum için çalışan bilim insanları, tarihi eserleri onaranlar vb. Bir gün tüm medya anlaşsa sabah 2 saat boyunca bu haberleri vereceğiz dese, kavgalar gerilimler belkide antidepresan ilaç tüketimi bile azalacaktır!
Benimki bir umut ama yapılması zor olan bir umut değil… Onlar değişmeye çalışsa biz de değişeceğiz, biz değişince onlar zaten değişecekler. O kurumlarda çalışan emekçi medya çalışanları bu toplumun çocukları. O trafiğe giren, o yukarıda hikayesini yazmaya çalıştığım bilgisayarı açılmayan kişin ta kendisi… Sabah güne huzurlu başlayıp, gün sonu kendine zehir eden de işte o…
Mutsuzluk kadar mutlulukta bulaşıcıdır. Sadece 1 hafta bu mutluluk mikrobunun yayılmasına katkı sağlamak çok mu!


0 yorum:

Yorum Gönder